Şafii mezhebine kadar yolcuların namazı nasıldır? Seferilik nedir? Seferilikte gösterilen kolaylıklar nelerdir? Yolculukta namazları nasıl cem ederler?

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Darı’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

I. Seferilik

Dînî bir terim olarak “seferilik” belirlenmiş bir mesafenin kat edilmesidir. Bu mesafe, yüklü deve kervanının iki jurnal mesafesidir. az daha 90 km’lik mesafeye yolculuk mesafesi denilmektedir. 90 km.den eksik bir mesafeye seyahat yapan kimse dinen seferi olmadığı gibi, evinden çıkarken minimum 90 kilometre uzağa gideceğine amaç etmeyen ya da kent içinde daha fazla yol giden kimse de seferi sayılmaz.

Seferilik, eski şehirlerde sur dışına çıkınca, meskun mahal sınırının bitmesiyle veya ikâmet edilen yerin meskenlerinin geride bırakılmasıyla başlar. Günümüzde büyükşehirlerde ilçe sınırları, havalimanları ile otoban girişleri başlıca kabul edilmektedir. Başlangıç noktasına dönülmesiyle seyahat sona erer.

Seferi hükmünde bulunmayan kimseye “mukîm” denir. Gezgin, gideceği yerde dört gün kalmaya hedef ederse oraya ulaştığı zaman yolcu olmaktan çıkar, mukîm olur.

Cuma namazını kaçırma endişesi bulunduğundan Cuma günü sabahleyin yolculuğa çıkmak yerinde değildir. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılmak muhtemel ise Cuma namazından önce yola çıkılabilir. Mecburi bir duruma binaen yolculuğa çıkıp Cuma namazı kılınan yerinde bir mescid de bulamayan seferi kişi Cuma namazını kılamadığı durumda öğle namazını kılmak zorundadır.

II. Seferilikte Gösterilen Kolaylıklar

İslam, gezi durumundaki bıkkınlık, zorluk, yorgunluk ve yıpranma durumunu dikkate almış, bazı özel kolaylıklar ge­tirmiştir. Şöyle ama:

Seferi durumundaki kimse ayağındaki mestlere üç gün mesh edebilir. Seferi olan kimse dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılabilir. Buna kasr denir. Üç rek’at olan Akşam ve Vitir namazı olduğu gibi kılınır. Seferi, iki namazı birleştirerek kılabilir ancak buna cem’ denir. Yani öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı takdim ya da tehir ederek beraber kılabilir. Seferi, beyhude namazları binek üstünde kılabilir. Binek, otobüs, uçak vb. ile yolculuk yapan kimse binek, otobüs ya da uçak koltuğu üzerinde, gittiği istikamete dönük olarak namazını kılar. Seferde imkân varsa müekked revâtib sünnetlerin kılınması evlâdır. Şâyet kılmaya imkân yahut veya gezgin kafilesi hareket edecekse terk etmekte bir mahzur yoktur. Ramazanda gezgin, orucunu tutmayıp erteleyebilir. Oysa tutmadığı orucu sonra kaza etmek zorundadır.

Seferilikte bu kolaylıklara muhatap olabilmek için yapılan yolculuğun mü­bah amaçlı olması gerekir. Hanefiler dışındaki cumhura tarafından bir kimse yol kesmek, hırsızlık gerçekleştirmek cinâyet, cefa ve kocasının izni olmadan yolculuğa çıkmak gibi masiyet kabul edilen gayeler için sefere çıkarsa seferin getirmiş olduğu kolaylıklardan istifade edemez. Çünkü sefer ruhsatın sebebidir. Ruhsat ise mâsiyete dayanak olamaz.

III. Yolculukta Namazları Kasr Etme İle İlgili Hükümler

Gerekli şartları taşıyan seferî kimselerin öğle, ikindi ve yatsı namazı gibi dört rek’atlık farz namazları kısaltarak iki rek'at olarak kılmaları caizdir. Ama isterlerse kısaltma yapmaksızın tamamen da kılabilirler. (Hanefî mezhebine kadar sefer halinde dört rek’atlı namazları kısaltmayıp tam kılmak tahrîmen mekruhtur.)

Gezgin bir kişi namazı vaktin sonuna erteler de yalnızca iki rek'at kılacak değin bir vakit kalırsa, zamanında edâ etmesi gerektiğinden namazı kısaltarak kılması ona vacip olur.

Bir kimse seferi iken geçirdiği namazları yolculukta kısaltarak kaza edebilir, ancak mukim halde iken bunları kısaltarak kaza edemez.

Namazın kısaltılmasının laf konusu olacağı sefer mesa­fesi iki konaktır (90 km). Sefer mesafesi üç konak uzak olursa yani 135 km. ya da uzak mesafede olursa bu takdirde nama­zı kısaltmak daha erdemli olur. Denizcilerin sefer mesafesi bundan uzun bile olsa namaz­larını tam olarak kılmaları daha uygundur.

Yolculuğa meydana çıkan kişi, içinde yaşamakta olduğu ikâmetgâh birimine yan bina, senet, bahçe ve mezarlık gibi yerleri geride bırakmadıkça namazlarını kısaltarak kılamaz. Liman kentlerinden birinde yaşayan bir kişi, yolculuğunu deniz ulaşım aracıyla yapacaksa, aracının hareket etmesi anından itibaren namazını kısal­tarak kılar.

Seferilik ve nefret edilen şey halinde namazı kısaltarak kılmanın meşruiyeti kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulmaktadır:  “Yeryüzünde sefere çık­tığınız zaman kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanız­dan ötürü size bir günah yoktur." (Nisa 4/101.)

Dehşet durumu olmasa bile seferinin namazı kasr etmesi daha isabetli görülmüştür. Ashaptan Ya'lâ b. Ümeyye şöyle demiştir: "Hz. Ömer'e, 'Bize ne oluyor oysa namazı kısaltıyoruz? Oysa biz emniyet ortamındayız' dedim. Hz. Ömer bana cevaben dedi ancak: Ben bu meseleyi Rasûlullah'a (s.a.v.) sorduğumda bana şöyle buyurdu: “Bu Allah'ın size verdiği bir sadakadır. Onun sadakasını kabul edin.”[1]

Abdullah b. Ömer (r.a.) der oysa: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber bulundum. Seferde iki rek’attan pozitif kılmazdı.

Namazı kısaltmanın geçerli olabilmesi için gereken koşullar şunlardır:

İkamet edilen yerden minimum 90 km. mesafede bir yere gidilmelidir. Bir kimse gitmek istediği yöne doğru biri kısa diğeri uzun iki yol olur da konforlu, güvenilir ve 90 km.’den uzun olan yolu tercih ederse, namazını kısaltabilir. Sefere birincil çıkış hemencecik gaye et­miş olmalıdır. Nereye gideceğini bilmeyen ve yolculuğu­nun hangi tarafa olacağına bir türlü karar veremeyen, efendisinden kaçmış köleyi veya yeri kesin ol­mayan borçluyu aramaya çıkan birey namazını kısaltamaz. Aynı şekilde seferîlik mesafesini katetmeye hedef ettiği halde, yolculuğu kesip yol günleri hariç asgari dört gün ikamete amaç eden kişi de artık namazını kısaltamaz.

Seferi birey ikamete ni­yet edip etmediğinde ya da geçtiği yerin kendi beldesi olup olmadığında şüpheye düşerse namazını bütün olarak kılar.

Yolcu, davetli olduğu beldeden ayrılmaya maksat eder de işi­nin tamamlanması günden güne kalırsa, antre ve çıkış günleri dışın­da on sekiz gün namazını kısaltarak kılabilir. Konuk, işinin orada daha dört gün daha süreceğini bilirse namazını kısaltamaz.

Seferinin edâ edeceği namazın dört rekâtlı farz namaz olması ve kılacağı namazı kısaltmaya amaç etmesi şarttır. Mukim olan birine uymaması. Eğer seferi olan birey mukim bir imama uyarsa son teşehhüdde bile cemaate yetişse namazını tam kılmalıdır.

Mukimin seferi bir imama uyması da caizdir. Bu durumda seferiye uyan mukim kimse, imam selâm verdikten sonra kalan namazını tamamlar.

Gezgin, karar vermede egemen olmalıdır. Kadının kocasına, askerin komutanına, hizmetçinin efendisine ve talebenin hocasına bağlılığı gibi durumlarda kişi serbest hareket edemediği için namazları kasr edemez. Seferi edebilmek için giriş ve çıkış günleri hariç bir yerde kalmayı amaç ettiği sürenin dört günden artı olmaması gerekir. Seferîlik hali namazın başından ardına kadar devam etmelidir. Gemi ile yolculuk etmekte olan seferî bir kişi, namazı kısaltarak kılmaktayken gemi­si onun ikamet mahalline varırsa namazını tamamiyle kılar.

IV. Namazların Birleştirilmesi (Cem’i Takdîm ve Cem’i Te’hîr )

Ulu Allah, her namazı kendi vakti içinde kılmamızı emretmiştir: "Namaz, müminlere belirtilmiş vakitlere emrindeki olarak farz kılınmıştır." (Nisa 4/103.) Ancak İslâm, bir takım sebeplerin oluşması durumunda bıkkınlık ve güçlüğü ortadan uyandırmak maksadıyla farz namazların birleştirilmesine, vakitleri dıştan kılınmasına ruhsat vermiştir.

Öğle zamanında öğle ile ikindiyi; akşam vaktinde de akşam ile yatsıyı birlikte kılmaya "cem'-i takdîm" denir. İkindi vaktinde öğle ile ikindiyi, yatsı zamanında akşam ile yatsı namazını birlikte kılmaya "cem'-i te'hîr" denir. Sabah namazı, başka bir zaman namazıyla birleştirilerek kılınamaz.

Hacılar, Arafat'ta öğle vaktinde öğle ile ikindi namazlarını cem'-i takdîm; Müzdelife'de yatsı vaktinde akşamla yatsı namazlarını cem'-i te'hîr biçiminde birlikte kılarlar. Tüm mezhepler buradaki cem’ olayında ve şeklinde ittifak etmişlerdir.

İbnu Mes'ûd (r.a.) şöyle demiştir: “Ben Resûlullah (s.a.v.)'i şu ikisi hariç, bir namazı kendi vaktinden başka bir vakitte kıldığını görmedim: Arafat'ta öğle ile ikindiyi, Müzdelife'de akşamla yatsıyı birleştirdi. O gün sabahı da birincil vaktinde kıldı.”[2]

Bu hadis ile amel eden Hanefi mezhebi, Arafat ve Müzdelife haricen iki namazın birleştirilmesini caiz görmez. Onlara tarafından gezi vb. bir can sıkıntısı durumlarında ilk namaz son vaktinde ikinci namaz da birincil zamanında edâ edilmiş ve sadece şeklen cem’ meydana gelmiştir. Bu konu ile ilgili delil getirilen bir hadis-i şerif şöyledir:

"Resûlullah (s.a.v.) güneş batıya meyletmeden önce yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine erteler, ikindi olunca ara verme verir, ikisini cem' ederek bir­likte kılardı. Yola çıkmazdan önce güneş batıya meyledip öğle vakti girdiyse hareketten önce her ikisini de öğle ve ikindiyi kılar, sonradan yola çıkardı."[3]

Cumhura (Maliki, Şafi ve Hanbeli mezheplerine) göre sefer halinde, cem' yapmaksızın namazları vakitlerinde kılmak daha efdâldir, lakin bu durumda cem'i ibraz ya da cem’i tehir ile namaz kılmak da caizdir. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi: “Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber öğle ile ikindiyi cem ederek sekiz rekat, akşam ile yatsıyı cem ederek yedi rekat olarak kıldım.”[4] “Resûlullah (s.a.v.) gezgin iken öğle ile ikindiyi birleştirirdi. Akşam ile yatsıyı da birleştirirdi.”5

Cem'-i takdîm ile cem'-i te'hîrin şartları:

Seferîlikte namazları cem'-i takdîm ile kılmanın sahih olması için altı şart gereklidir:

Hedef, iki namazı cem' ederek kılmaya niyeti olmak. Meselâ öğle ile ikindi namazlarını cem'-i takdîm şeklinde birlikte kılmak isteyen kişinin öğleden sonra ikindiyi kılacağına niyet etmesi gerekir. Bu niyetin, selâmla birlikte de olsa birincil namazda kalben yapılması şarttır. Şu şekilde sözlü niyetler yapılabilir:

Öğle namazı için: Maksat ettim Allah rızası için öğle namazını kısaltarak 2 rekat kılmaya ve ikindi namazıyla cem’ etmeye,

İkindi namazı için: Niyet ettim Allah rızası için ikindi namazını kısaltarak 2 rekat kılmaya, takdim ederek cem’ etmeye,

Akşam namazı için: Gaye ettim Allah rızası için akşam namazını 3 rekat kılmaya, yatsı namazı  ile cem etmeye,

Yatsı namazı için: Maksat etim Allah rızası için yatsı namazını kısaltarak 2 rekat kılmaya, akşam namazı ile cem’ ve ibraz etmeye.

Tertip. Öğle ve ikindi namazı cem’ yapılacaksa önce öğlenin; akşam ve yatsı cem’ yapılacaksa önce akşamın kılınması gerekir. Müvâlât. İki namazın peş peşe kılınmaları şarttır. Araları iki rek’atlı bir namaz kılacak değin ayrılmaz. Arasında sünnet/nafile namaz kılınmaz. Bayılma ve sehiv gibi bir bahane dolayısıyla da olsa aralarına fasıla konması durumunda cem' geçersiz olur ve ikinci namazın artık aslî vaktine ertelenmesi gerekir. Lakin aralarına ezan okuma, kamet getirme ya da abdest alma gibi kısa bir fasıla konması cem'e zarar vermez. Nitekim Hz. Peygamber (asm) Nemire'de cem' yaparken iki namaz arasında kamet getirmiştir. Sefer halinin devamı. Sefer hali, ikinci namazın ihram tekbiri alınıncaya kadar devam etmelidir. İkinci namaza başlamazdan önce seferîlik sona ererse, iki namazı cem' ederek kılmak sahih olmaz. Birinci namazın vaktinin devam etmesi. Birinci namazın vaktinin çıkmayacağı kesinkes bilinmelidir. Birinci namazın sahih kılınmış olması. Meselâ birinci namaz cuma namazı ise ve ihtiyaç yokken cuma namazı birdenbire fazla camide kılınmaktaysa, hangisinin daha önce kılındığı hususunda şüpheye düşülürse, ikindi namazını öne alarak cem'-i takdîm yapıp cuma namazıyla birlikte kılmak sahih olmaz.

Seferîlikte namazları cem'-i te'hîr ile kılmanın sahih olması için iki koşul gereklidir:

Cem'-i te'hîr için birinci namazın vaktinde niyeti olmak.  Sefer halinin, cem'-i te'hîr olarak kılınan namazların ardına kadar devam etmesi. Seferîlik, bu namazların sonuna kadar devam etmeyip sona ererse, tehirine amaç edilen namaz kazaya kalmış olur.

Cem'-i te'hîr biçiminde kılınan namazlar arasında tertip ve müvâlâta riayet etmek koşul yok, sünnettir.

Şafi mezhebine şiddetli yağmur yağdığında cem' yap­mak caizdir. Çünkü “Resûlullah (s.a.v.) korku ve sefer hali olmaksızın öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı birleştirerek kılmıştır.” Bu hadisle ilgili İmam Mâlik: “Ben bunun, yağmurlu günde üretilmiş olacağını zannediyorum.”6 demiştir.

Yağmur nedeniyle öğle ve ikindi, akşam ve yatsı namazları cem' edilmek istendiklerinde sadece cem'-i takdîm şeklinde kılınabilir.

Mukim kimsenin yağmur sebebiyle ikindiyi öne alarak cuma namazıyla birlikte cem'-i takdîm biçiminde vaktin evvelinde kılması caizdir. Bu yağmur, ayakkabıların altını ıslatacak dek da olsa cem'-i takdîm yerine getirmek caiz olur. Eriyen kar ve doymuş da bu bakımdan yağmur hükmündedir.

Mukim kişinin cem’ yapabilmesi için bir takım şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartları şöyle sıralayabiliriz:

Cem' için kasıt edilmelidir. İki namaz aralarında tertibe riayet edilmelidir. İki namaz arasında müvâlâta riayet edilmeli, yani aralarına bir fasıla konulmadan peş peşe yapılmalıdır. Yağmur, eriyen kar ve doymuş, her iki namazın ihram tekbirleri esnasında ve birinci namazın selâmı sırasında mevcut olmalıdır oysa, birinci namaz ikinciyle birleştirilebilsin. Yağmurun birinci veya ikinci namaz esnasında ya da bu ikisinden sonra kesilmesinin cem'-i takdîme bir zararı olmaz. Bu iki namazı kıldıran imamın, ayrıca imamlığa ayrıca de cemaate amaç etmesi, ikinci namazın en azından ihram tekbirinin cemaatle alınması gerekir. Cemaatin, namazın sonuna kadar devam etmesi şart değildir. Cem' olayı örfe göre uzaktaki bir namazgahta gerçekleşmelidir. Pek fakat, cemaat buraya gelirken yolda zorluk çekmiş olmalıdır.

Şiddetli karanlık, yel, dehşet, çamur ve hastalık ünlü görüşe tarafından mukim kişinin iki namazı cem' etmesini mubah kılan sebeplerden değildir. Fakat hastalık halinde cem’ yapmanın caiz olduğuna dair görüntü tercih edilmiştir.

Dipnot:

1 Müslim, Müsâfirîn, 4; Ahmed, el-Müsned, 1/25

2 Buhârî, 'Hacc', 99; Müslim, 'Hacc', 292; Ebû Dâvud, 'Menâsik', 65

3 Buhârî, Taksîrü's-Salât, 15, 16; Müslim, Müsâfirîn, 46; Ebû Davud, Salât, 274; Nesâî, Mevâkit, 42

4 Buhari 1118, 1174, Müslim 705/55, Nesei 603

5 Buhârî, Taksîrü's-Salât, 13

6 Muvattâ, 'Kasru's-Salât,' 4; Müslim, 'Müsâfirîn', 49

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/safii-mezhebine-gore-yolcularin-namazi.html