Mert Akkök, sokaklarda kaderlerine terkedilen, bakıma fakir 70'ten artı hayvanın rahat yaşayabilmesi için evini İstanbul'un merkezinden Tuzla'daki bir köye taşıdı.

Sağlık ve turizm sektöründe ihracat danışmanlığı yapan bir şirketin sahibi olan 48 yaşındaki Mert Akkök, sokakta zarar görmüş ya da hasta halde bulduğu hayvanlar için Tuzla'ya alt bir köyde 2 dönümlük arazideki müstakil eve yerleşti. Akkök, hayvanların kuytu yaşayabilmesi için evinin bahçesinde ve etrafında bir yaşam alanı oluşturdu.

Akkök, burada köpekler, kediler, martılar, kazlar ve atıyla yaşıyor. Kediler ve martılar aynı alanda, diğer hayvanlar ise bambaşka alanlarda bulunuyor.

Akkök'ün beraber yaşadığı hayvanların karşılıklı yanı ise hepsinin terk edilmiş zarar görmüş, hasta veya yaşlı olması. Bazı hayvanların gözleri görmezken, bazılarının ayağı veya kanadı değil, kimisi de çok yaşlı veya ağır hasta.

Akkök, tanesine ad verdiği hayvanlarıyla ayrı olarak ilgileniyor, bakımlarını yapıyor, yiyeceklerini özel olarak hazırlıyor. Hayvan dostlarının her birinin kilosuna ve kullandığı ilaca tarafından ayrı ayrı özel yemekler hazırlayan Akkök, özellikle besin sıkıntısı çeken zarar görmüş martıları elleriyle bir bir besliyor.

Akkök, hayvanlarına evinin bazı odalarını da açmış durumda. Akkök'ün köpekleri soğuk havalarda evin antre katında uyuyabiliyor. Ayrıca Akkök, şömine başında köpekleriyle birlikte kitap okuyor, müzik dinliyor, onlarla sohbet ediyor, onlara hikayeler anlatıyor, köpek dostları da onu can kulağıyla dinliyor.

Şehirden köye taşındıktan sonradan buradaki arazi şartlarına yerinde bir vasıta satın alan Akkök, köpeklerini her gün kamyonetine bindirip ormana getiriyor, onlarla uzun yürüyüşler yapıyor, oyunlar oynuyor.

Akkök, daha önce Üsküdar'da yaşadığını, doğaya ve hayvanlara düşkünlüğünün ise çocukluğundan geldiğini söyledi.

Önceki evinde sokaktan kurtarılmış 3 köpeği olduğunu gösteren Akkök, “Bir site içerisinde olan o evimin bahçesi küçüktü ve komşularımızı rahatsız etmeye başladığımı düşünüyordum. Köpeklerimin sayısı zamanla 5 oldu ve ben o noktadan sonra şehir halkı dışarıda yaşamanın köpeklerim ve komşularım açısından daha uygun olacağına karar verdim. Bu kararın gerisinde İstanbul’un doğusunda bir köye taşındım." diye konuştu. 

Akkök, fazla düşkün olduğu hayvan dostlarına olabildiğince konforlu ve hür bir yaşam sağlamaya çalıştığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bu yaşamdan keyif alıyorum. Hayvan dostlarım için şehir hayatında sahip olduğum bir takım konforlardan vazgeçtim ama bu durumdan davacı değilim. herkes benimle tanışana kadar büyük zorluklar yaşayan can dostlarım burada çok rahatlar. Köye taşınınca meslek yerimi de buraya yakın bir semte taşıdım. Kendi işim olduğu için bu fazla zor olmadı. İşime her gün buradan gidip geliyorum. Evimde benimle beraber yaşamış hayvanların hepsi terkedilmiş, ihmal edilmiş, fazla baskı durumdayken bulup kurtarmaya çalıştığım hayvanlar. Bu durumdayken bulduğum hayvanları sahiplendirmeyi deniyorum. Sahiplendiremediklerim ise benimle kalıyorlar. Yaşadığım köy evinde sayıları zamanla değişse de şu an için 10 köpeğim, görme engelli bir atım, kazlarım, kedilerim ve 40’tan pozitif engelli martım var. Birçoğunun kanadı kırılmış ya da kopmuş martılar. Benim martılara baktığımı bilen hayvansever arkadaşlarım da kent içerisinde buldukları engelli martıları bana getirdiler ve sayıları kısa sürede çoğaldı. Onlara evimin bahçesinde bir yaşam alanı oluşturdum."

"4 yıldır martılara bakıyorum"

Martı beslemesinin halk kadar ilginç bulunduğunu anlatan Akkök, martıları kurtarıp sahiplenen ve uzun zaman besleyen diğer kimse tanımadığını açıklama etti.

Akkök, kendisiyle beraber yaşamış martıların engelli martılar olduğunu dile getirerek, "Martılarla yolumun kesişmesi zarar görmüş bir martıyı veterinere tedavi ettirmeye götürmemle oldu. Baytar martının tedavisinin muhtemel olmadığını, uçamayacağını ve tek kanatla yaşaması gerektiğini söyledi. Benim de içimden onu ölüme terk etmek geçmedi. Martıyı alıp evimin bahçesinde bir yer yaptım. Sonradan videolarını sosyal medyada paylaşmaya başladım. Arkasından martı bulan bana getirdi ve şimdi 40'ın üstünde martım oldu. 4 yıldır martılara bakıyorum. Bu haberden sonra eminim birçok kişi bana yeni martılar vermeye çalışacak. Fakat rica ediyorum, bundan böyle bana yeni martılar getirmeyin. Ben bu işi gönüllü olarak kısıtlı imkanlarla ve vaktim yettiği kadarıyla yapmaya çalışıyorum. Bundan Böyle kapasitem doldu. Bundan daha fazla martı, kedi, köpek, at sahiplenebilecek durumda değilim. Elinizde bu şekilde yardıma muhtaç, yaralı ya da engelli bir martı varsa ne yapabileceğiniz konusunda size us verebilirim lakin lütfen tek çözüm olarak onu bana getirmeyi düşünmeyin." değerlendirmesinde bulundu.

Beraber yaşadığı her hayvanın beslenmesine özen gösterdiğini aktaran Akkök, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kuru mama diye aşina hazırlanmış yemleri hem çok pahalı hem de çok sağlığa zararlı buluyorum. Bu yemlerin sıradan 2-3 sene raf ömürleri var. Bu dek uzun süre bozulmadan saklanabildiklerine kadar kim bilir içlerinde ne değin fazla kimyasal koruyucu vardır? Ben kendi köpeklerimi ve evimin etrafındaki sahipsiz köpekleri onlar için özel olarak hazırlattığım pişmiş yemekle besliyorum. Konut işlerinde bana yardım eden bir çalışanım var. Bu ablamız her gün büyük bir kazanda tavuk boynu, tavuk ciğeri veya dana işkembesi kaynatıyor, sonradan bu kazana bulgur, pirinç veya makarna ve birazcık da sebze ekliyoruz. Bu şekilde hazırladığımız yemekleri soğuttuktan sonra evimdeki ve yakın çevremizdeki köpeklere paylaştırıyoruz. Martılara ve kedilere verdiğimiz balıklar da toplu halde haftalık olarak alınıyor ve derin dondurucuda saklanıyor. Her gün bir sonraki gün vereceğimiz miktarda balığı dondurucudan çıkartarak çözülmeye bırakıyoruz. Kısacası hayvanlarımızı beslemek konusunda özen ve uyarı gerektiren bir sistemimiz var. Atım ve kazlarım da özel ihtiyaçlarına göre besleniyorlar." 

Hayvanlara odalarını da açtı

Akkök, 3 katlı evinin belli bir bölümüne hayvanların girmesine izin verdiğini, hayvanlarla evinde zaman geçirmeyi sevdiğini anlatarak "Onlarla aramda özel bir ilişki var. Onlar benim dostlarım. Onlarla beraber sabahları yürüyüşe çıkıyorum, oyunlar oynuyorum, yalnızken sohbet ediyorum. Onlarla bahçede sohbet etmek, oturup dere, kahve içmek benim için fazla neşeli oluyor. Ara Sıra köpeklerimle veya atımla eğlenceli videolar kaydedip sosyal medyada paylaşıyorum, bazen paylaştığım bu görüntüleri telefondan onlara gösteriyorum, görüntüleri anlamasalar da telefondan duydukları kendi seslerine tepki veriyorlar, bu tepkileri beni gülümsetiyor." dedi. 

Akkök, işi dolasıyla çoğu kez yurt dışına çıktığını belirterek, "Hayvanlarından ayrı kalınca bir özlem yaşıyorum. Benim yokluğumda evde çalışan yardımcılarım onlara bakıyor. Lakin ben her gün beraber zaman geçirmeye, beraber yürümeye, eğlenmeye alıştığım dostlarımı bir vakit görmeyince fazla özlüyorum, onlar da beni fazla özlüyor. Ben eve döndüğümde köpeklerim üzerime atlıyor, dünyanın en mutlu canlıları oluyorlar. O an yaşanan duygu çok hoş, tarifi çok zorlama. Sizi koşulsuz seven, fazla sayıda canlının ellerinden gelse sarılacak şekilde karşılamaları fazla heyecan verici oluyor. Yalnızca köpeklerim yok, kazlarım ve martılarım da benzer şekilde özlemlerini ve sevinçlerini gösteriyorlar Bu konuda en deli tepkiyi ise atım veriyor. Artık kocaman olsa da hala kendisin ufak bir beygir zannettiği için koşarak üzerime geliyor, kendi boynuyla benim boynuma güya sarılırcasına yükleniyor, bazen pozitif yüklenip beni deviriyor." ifadelerini kullandı.

''Leylek Kutsi'nin gitmesine çok üzüldüm''

Kutsi' ismini verdiği bir leyleğe de bir süre ev sahipliği yaptığını anlatan Akkök, şunları kaydetti:

"Leylek Kutsi güçsüz düşen bir hayvandı. Hayvansever arkadaşlar bulup benim tanıdığım bir veteriner dostuma getirmişler. Baytar muayene ettikten sonra onun herhangi bir engeli olmadığını lakin zayıf düştüğü için uçamadığını tanı etmişti. Bir zaman iyi bakılır ve beslenirse şiddet kazanıp uçabileceğini düşünüyordu. Ben de onu bir zaman misafir edip yardımcı olmak istedim. Martılarımla geçinebilirse bahçemde bir zaman yaşayabileceğini düşünerek onu yanıma aldım. Arabamda evime getirirken kucağımdayken bana güvendiğini hissettim. O kısa yolculukla onunla aramızda bir dostluk bağı oluştu, bana güvendi. Beni sevdiğini hissettim, ben de onu çok sevdim. İsmini 'Kutsi' koydum. Kutsi ailemize katıldı. Martılarla beraber günlük balıkla beslendi. O kendi doğası gereği bahçedeki solucanları böcekleri, salyangozları da yedi. Yeterince beslendikten sonradan benim yurt dışımda olduğu bir gün uçtu gitti. Gitmeyecek diye çok korkuyordum. Her gün onunla sohbet ediyordum, kucağıma alıp şarkı, türkü söylüyordum kimse yokken. Ona artık gitmesi gerektiğini anlatıyordum. Çünkü göç hayvanı. Ben yokken uçup gitti. Yazın geri gelir mi, bana uğrar mı, bu taraftan mı geçer mi, bilmiyorum. Benim olmadığım bir zamanda gitmesi daha iyi oldu. Yahut çok duygusallaşabilirdim. Ola Ki kendisi de böylece. Fazla üzüldüm gittiğine."

"Her hayvan kaybından sonra uzun zaman matem tutuyorum, çok etkileniyorum"

Akkök, yaşlı ve zor durumda olan hayvanları kurtarıp sahiplendiği için sık sık ölümlere tanık olduğunu bu durumdan çok etkilendiğini dile getirerek, "Her hayvan kaybından sonradan uzun vakit matem tutuyorum, çok etkileniyorum. Bir Zamanlar hayvan dostlarımdan biri öldüğünde uzun vakit iş, kuvvet yapamıyordum, ama hala çok etkilensem de artık daha kısa sürede hayatıma devam etmeyi başarıyorum." dedi.

Hayvanların rahat etmesinin kendisi için fazla önemli olduğunun altını çizen Akkök, "Benim şehir içinden çıkıp kırsal bir yere taşınmamdaki kasıt hayvanlarım bakımlı rahat koşup oynayabilmelerine, eğlenebilmelerine, gürültü yapabilmelerine olanak vermekti. Burada kimseyi rahatsız etmeden fazla serbest bir ortama sahip olabildik. Ben kendim ve hayvan dostlarım böyle yaşayabilelim diye buraya geldim. Çok yakınımızda yer alan ormanlık alana köpeklerimi az kalsın her gün yürüyüşe çıkartıyorum. Evimize takriben 15 dakikalık bir mesafede fazla hoş seyahat alanları var. Kimseye hastalık vermeyeceğimizi düşündüğüm bölgelerde köpeklerimi salıyorum. Koşuyorlar, oyunlar oynuyorlar, onlar adamakıllı yorulana dek onlarla birlikte ormanda gezip dolaşıyorum, bu nedenle eve döndükleri süre benim işim fazla kolay oluyor, çünkü tembellik yapacak enerjilerini ormanda gezerken tüketmiş oluyorlar ve evde uzun uzun uyuyorlar." ifadelerini kullandı.

Akkök, insanların şehir halkı yaşamından vazgeçebileceğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sosyal medyada beni takip eden çoğu arkadaşım şu anki hayatım için 'ne hoş bir hayat, keşke ben de böyle yaşayabilsem' diyorlar. Bunu söyleyenlerin hayatına baktığımda isteseler böyle bir hayatı yaşayabileceklerini lakin alışkanlıkların ve kalıpların esiri olduklarını görüyorum. Bilhassa içinden çıktığımız uzun salgın döneminde hayatımızı bitmiş kurgulama, her yerde planlama imkanımız olduğunu öğrendik. Ben “keşke daha önce böyle bir hayata geçebilseymişim” diyorum. Köyde yaşamaya başladıktan sonradan 'keşke daha önce deneseymişim' dedim. Diğer insanlara da bunu uygulamak istiyorum, düşünürsek o kadar imkansız değil. Şehre mecbur değiliz, bu şekilde bir yaşam gerçekte mümkün."

Hayvanlara Merhamet Ediniz!

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/sokaktan-kurtardigi-onlarca-hayvan-rahat-yasasin-diye-sehirden-koye-tasindi.html