Tekvir Suresi 17. ayeti ne anlatıyor? Tekvir Suresi 17. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tekvir Suresi 17. Ayetinin Arapçası:

وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ

Tekvir Suresi 17. Ayetinin Meali (Anlamı):

Geçmeye başladığı süre geceye,

Tekvir Suresi 17. Ayetinin Tefsiri:

Kur’lahza gerçeğini açıklamak üzere yıldızlara yemin edilir. Yıldızların hallerini maddeler halinde sıralamak üzere de اَلْخُنَّسُ (hunnes), اَلْجَوَارِ (cevâr) ve اَلْكُنَّسُ (künnes) kelimeleri kullanılır.

“Hunnes”, اَلْخَانِسُ (hânis) kelimesinin çoğuludur. Hans ve hunûs, büzülüp sinmek, gerilemek, geri dönmek, geri kalmak mânalarına gelir. Dolayısıyla “hunnes”, sinenler ya da geri dönenler mânalarıyla tefsir edilmiştir.

“Cevârî”, akıp giden demektir.

“Künnes”, “yuvasına girenler” demektir. Bu kelime, اَلْكَانِسُ (kânis) kelimesinin çoğuludur. Kânis, süpürmek mânasına kens’cilt türemiş olması durumunda süpüren; künûs mastarından türemiş olmasına göre de kinasa yani kümese giren demektir. Kinâs, ceylanların ormanlık ve ormanlık aralığında gizlendiği yatağına, yuvasına denir ki, kumu toprağa değin süpürüp açtığı için böyle denmiştir.

O Kadar çok müfessir tarafından, ayette geçen “cevâri”nin gezegenler olduğu söylenmiştir. Çünkü bunlar güneş ile beraber akıp gider, daha sonra geri dönmüş görünür, sonradan da güneşin ışığında gizlenirler. Görme itibariyle geri dönüşleri hunûs; güneşin ışığında gizlenişleri künûs’tur. Bazıları da genelde bunların yıldızlar olduğunu nakletmiştir. Çünkü yıldızlar gündüzleyin siner, gözlerden kaybolurlar. Geceleyin de künûs eder, yani yataklarındaki ceylanlar gibi ortaya çıkar, doğarlar. Lakin künûs’un böyle yalnız su yüzüne çıkmak, görünmek şeklinde tefsir edilmesinde bir kapalılık vardır. Onun için daha doğru bir açıklama almak üzere şöyle denilebilir: Yıldızlar, gündüzleyin ufuk üzerinde oldukları halde bile gözlerden gizlenirler. Bu sinmelerine hunûs denilir. Doğduktan sonradan da batarak ceylanların yuvalarına girdikleri gibi, ufkun altına girerler. Buna da künûs denilir. Bu talimatlar, yıldızların gündüz gözlerden kaybolmaları, geceleyin ise ortaya çıkmalarını almaktadır. Önceki müfessirler daha çok bu mânalar üstünde durmuşlardır. Günümüzde bir kısım âlimler, ilmi gelişmeler ışığında ayette geçen “hünnes” kelimesi ile, “yıldızların ölmesi ve bir kara deliğe dönüşmesi”ne işaret edildiğini söylemektedirler.

عَسْعَسَ (‘birli‘birli), hem “gelen” keza “dışarı giden” mânasını veren ters manalı kelimedir. Buna kadar keza gelen geceye, ayrıca de arkasını dönüp giden geceye ant edilmiş olur. Ama burada karanlığın adamakıllı koyulaştığı ve sabahın yaklaştığı vakit olan gecenin sonuna, yani seher vaktine ant edilmiş olma ihtimali daha kuvvetlidir. Nitekim peşinden de “nefes almaya başlayan sabaha” ant edilmektedir ancak, bu mânaya yerinde düşer. Çünkü seher vaktinden sonradan sabahtan solumaya, gün doğup yavaştan kendini göstermeye başlar. Burada Peygamberimiz (s.a.s.) ve mü’minlere, karanlık gecelere benzer huzursuz günlerin yavaşça zail olacağı ve parlak sabahlara benzeyen İslâm’ın aydınlık günlerinin geleceği müjdesi verilmiş olmaktadır. Keza onlar için dünyanın sabaha yönelmiş bir gece ve her insanın ne hazırlamış olduğunu bileceği o kıyâmet vakti, böyle teneffüs eden bir sabah olduğuna da sinyâl edilir.

Bu büyük yeminlerden daha sonra söz Kur’ân-ı Kerîm’e intikal ettirilerek buyruluyor ama:

Tekvir Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tekvir Suresi 17. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/tekvir-suresi-17-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html