Vâkıa Suresi 11. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 11. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 11. Ayetinin Arapçası:

اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ

Vâkıa Suresi 11. Ayetinin Meali (Anlamı):

İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır.

Vâkıa Suresi 11. Ayetinin Tefsiri:

İmân-ı kâmil, sâlih ameller ve uğurlu işlerle Allah’a adamakıllı yakınlaşmış bulanan “sâbikûn” zümresine “mukarrebûn” ünvanı verilir. Bunların çoğu daha önce gelip geçmiş ümmetlerden, eksik bir kısmı da sonraki ümmetlerden olacaktır. Çünkü önce gelip geçen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mücâdelesini veren seçkin mü’minlerin bu zümreden olacağında şüphe yoktur. Benzer şekilde Resûlullah (s.a.s.)’in ve İslâm’ın yaşanıp tüm dünyaya yayılmasında çok büyük fedakârlıklar belirten ashâb-ı kirâmın bu zümrenin içinde oldukları şüphesizdir. Nitekim âyet-i kerîmede: “Muhâcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda öne geçen ilkler” övülmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir görüşe tarafından de bunların birçok, İslâm’ın ilk devirlerinden, az bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale kadar de bizim o seçkin zümreye girebilmek için fiziki-manevî gücümüzün son noktasına dek Allah’ın dinini öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkânsız bir soylu davranış ve fedakârlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Bayağı bir kulluk ile değil “sâbikûn” grubuna girebilmek, “ashâb-ı meymene”den edebilmek bile zordur.

Öğretmen Ahmed Yesevî (k.s.) ne güzel nasihat verir:

“Himmet kor’un can biliğa muhkem çalmaz

Mâsivânı muhabbetin özdin salmay

Göz yaşını nisâr iylâp zârın itmay

Esrâr yolun merdanlardın bilse bolmas.” 

“Bir insan; himmet kuşağını beline uygun bir şekilde sarmaz, dünya sevgi ve bağlılığını kalbinden çıkarıp atmaz, Allah yolunda göz yaşları dökerek ağlamazsa, o adama Allah’a yakın olma sırlarının yolunu en büyük şeyhler, mürşitler bile açsa yine yürüyüp gâyeye eremez. Sırr-ı ilâhîye giden yolda acemi acemi bakınır, yollarda kalır.”

Ancak büyük bir gayretle bu seçkin, tâlihli ve bahtiyâr zümreye katılabilenlere cennette şu nimetler ihsan edilecektir:

    Bunlar her türlü nimetlerle donatılmış cennetlere yerleştirilirler.

    Altın, inci, ipekli, yakut, elmas gibi değerli mücevherlerle bitmiş ve birbirine yakın dizilmiş son derece hoş koltuklar üstünde yüzleri birbirine bakacak şekilde karşılıklı otururlar. Biri diğerinin sırtını görmez.

    Hiç değişmeyecek, güzellikleri hiç bozulmayacak ölümsüz gençler, durmadan akıp giden içecek gözesinden içi doldurulmuş testilerle, sürahilerle, ibriklerle ve kadehlerle cennetliklerin çevresinde dolaşırlar. Onlara durmadan kadeh sunarlar. Ama bu içecekten içenlerin ne başları ağırır ne de akılları gider. Cennet içeceği tutku verir, fakat ayyaş etmez. İnsanın aklını alıp saçmalıklara sürüklemez. Yoksa bu içeceği içmekle sızıp ağızlarından, burunlarından salyalar akmaz.

    İstedikleri, seçip beğendikleri türlü türlü meyveler, canlarının çektiği kuş etleri…

    Hiçbir elin değmediği, üzerine tozun düşmediği, bu sebeple son derece saydam ve parlak olan, sedefinde sarmalanıp gizlenmiş inciler misâli iri hoş gözlü hûriler…

    Mü’minler cennette hiçbir boş söz, yalan, gıybet, bühtân, kınama, suçlama, alay ve aşağılama duymazlar.

Kötü bir toplum içinde yaşamış mânevîyat ehli, selim tabiatlı ahali, Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere va‘dettiği bu nimetin ne değin büyük bir nimet olduğunu gayet iyi bilirler. Mü’minler orada yalnızca “selâm, selâm” sözü duyarlar. Birbirlerine selâm verirler, esenlik dilerler, her zaman barışma içinde bulunurlar, aralarında en minik bir kırgınlık ve pürüz olmaz. Dostlukları günden güne ziyâdeleşir. Üstelik Allah Teâlâ’nın ve meleklerin verdikleri selamı duyarlar, aldıkları manevî müsamaha arttıkça artar.

Acilen sıra ashâb-ı yeminde:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 11. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-11-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html