Vâkıa Suresi 13. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 13. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 13. Ayetinin Arapçası:

ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ

Vâkıa Suresi 13. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onların birçok öncekilerden,

Vâkıa Suresi 13. Ayetinin Tefsiri:

İmân-ı kâmil, sâlih ameller ve uğurlu işlerle Allah’a en ince ayrıntısına kadar yakınlaşmış bulanan “sâbikûn” zümresine “mukarrebûn” ünvanı verilir. Bunların birçok daha önce gelip geçmiş ümmetlerden, eksik bir kısmı da sonraki ümmetlerden olacaktır. Çünkü önce gelip geçen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mücâdelesini veren seçkin mü’minlerin bu zümreden olacağında kesin olmama yoktur. Aynı şekilde Resûlullah (s.a.s.)’in ve İslâm’ın yaşanıp tüm dünyaya yayılmasında çok büyük fedakârlıklar bildiren ashâb-ı kirâmın bu zümrenin içinde oldukları şüphesizdir. Nitekim âyet-i kerîmede: “Muhâcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda öne geçen ilkler” övülmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir görüşe göre de bunların birçok, İslâm’ın ilk devirlerinden, az bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale kadar de bizim o seçkin zümreye girebilmek için fiziki-manevî gücümüzün son noktasına değin Allah’ın dinini öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkânsız bir cömertlik ve fedakârlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Sıradan bir kulluk ile değil “sâbikûn” grubuna girebilmek, “ashâb-ı meymene”den yapabilmek bile zordur.

Hoca Ahmed Yesevî (k.s.) ne güzel tavsiye verir:

“Himmet kor’un can biliğa muhkem çalmaz

Mâsivânı muhabbetin özdin salmay

Göz yaşını nisâr iylâp zârın itmay

Esrâr yolun merdanlardın bilse bolmas.” 

“Bir insan; himmet kuşağını beline efendice sarmaz, dünya sevgi ve bağlılığını kalbinden çıkarıp atmaz, Allah yolunda göz yaşları dökerek ağlamazsa, o adama Allah’a yakın olma sırlarının yolunu en büyük şeyhler, mürşitler bile açsa tekrar yürüyüp gâyeye eremez. Sırr-ı ilâhîye dışarı giden yolda deneyimsiz acemi bakınır, yollarda kalır.”

Oysa büyük bir gayretle bu seçkin, tâlihli ve bahtiyâr zümreye katılabilenlere cennette şu nimetler ihsan edilecektir:

    Bunlar her türlü nimetlerle donatılmış cennetlere yerleştirilirler.

    Altın, inci, ipek, yakut, elmas gibi kıymetli mücevherlerle işlenmiş ve birbirine yakın dizilmiş son derece güzel koltuklar üzerinde yüzleri birbirine bakacak şekilde karşılıklı otururlar. Biri diğerinin sırtını görmez.

    Hiç değişmeyecek, güzellikleri hiç bozulmayacak ebedi gençler, defalarca akıp dışarı giden meşrubat gözesinden içi doldurulmuş testilerle, sürahilerle, ibriklerle ve kadehlerle cennetliklerin çevresinde dolaşırlar. Onlara defalarca bardak sunarlar. Fakat bu içecekten içenlerin ne başları ağırır ne de akılları gider. Cennet içeceği zevk verir, lakin sarhoş etmez. İnsanın aklını alıp saçmalıklara sürüklemez. Yoksa bu içeceği içmekle sızıp ağızlarından, burunlarından salyalar akmaz.

    İstedikleri, seçip beğendikleri türlü türlü meyveler, canlarının çektiği kuş etleri…

    Hiçbir elin değmediği, üstüne tozun düşmediği, bu sebeple son derece şeffaf ve parlak olan, sedefinde sarmalanıp gizli inciler misâli kocaman hoş gözlü hûriler…

    Mü’minler cennette hiçbir abes laf, yalan, gıybet, bühtân, ayıplama, suçlama, alay ve aşağılama duymazlar.

Kötü bir toplum içinde yaşayan mânevîyat ehli, selim tabiatlı ahali, Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere va‘dettiği bu nimetin ne değin büyük bir nimet olduğunu gayet iyi bilirler. Mü’minler orada sadece “selâm, selâm” sözü duyarlar. Birbirlerine selâm verirler, esenlik dilerler, defalarca barıştırma içinde bulunurlar, aralarında en minik bir kırgınlık ve pürüz olmaz. Dostlukları günden güne ziyâdeleşir. Bundan Başka Allah Teâlâ’nın ve meleklerin verdikleri selamı duyarlar, aldıkları manevî hoşgörü arttıkça artar.

Şu Anda sıra ashâb-ı yeminde:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 13. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-13-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html