Vâkıa Suresi 16. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 16. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 16. Ayetinin Arapçası:

مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ

Vâkıa Suresi 16. Ayetinin Meali (Anlamı):

Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar.

Vâkıa Suresi 16. Ayetinin Tefsiri:

İmân-ı kâmil, sâlih ameller ve bahtı açık işlerle Allah’a tamamen yakınlaşmış bulanan “sâbikûn” zümresine “mukarrebûn” ünvanı verilir. Bunların çoğu daha önce gelip geçmiş ümmetlerden, eksik bir kısmı da sonraki ümmetlerden olacaktır. Çünkü önce gelip geçen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mücâdelesini veren seçkin mü’minlerin bu zümreden olacağında belirsizlik yoktur. Benzer şekilde Resûlullah (s.a.s.)’in ve İslâm’ın yaşanıp bütün dünyaya yayılmasında koskocoman fedakârlıklar gösteren ashâb-ı kirâmın bu zümrenin içinde oldukları şüphesizdir. Nitekim âyet-i kerîmede: “Muhâcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda öne geçen ilkler” övülmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir görüşe kadar de bunların birçok, İslâm’ın birincil devirlerinden, eksik bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale kadar de bizim o seçkin zümreye girebilmek için bedensel-manevî gücümüzün son noktasına kadar Allah’ın dinini öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkânsız bir büyüklük ve fedakârlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Banal bir kulluk ile değil “sâbikûn” grubuna girebilmek, “ashâb-ı meymene”den edebilmek bile zordur.

Hoca Ahmed Yesevî (k.s.) ne güzel nasihat verir:

“Himmet kor’un can biliğa muhkem çalmaz

Mâsivânı muhabbetin özdin salmay

Göz yaşını nisâr iylâp zârın itmay

Esrâr yolun merdanlardın bilse bolmas.” 

“Bir insan; himmet kuşağını beline adilane sarmaz, dünya sevgi ve bağlılığını kalbinden çıkarıp atmaz, Allah yolunda göz yaşları dökerek ağlamazsa, o adama Allah’a yakın olma sırlarının yolunu en büyük şeyhler, mürşitler bile açsa yeniden yürüyüp gâyeye eremez. Sırr-ı ilâhîye dışarı giden yolda deneyimsiz acemi bakınır, yollarda kalır.”

Ancak büyük bir gayretle bu seçkin, tâlihli ve bahtiyâr zümreye katılabilenlere cennette şu nimetler ihsan edilecektir:

    Bunlar her türlü nimetlerle donatılmış cennetlere yerleştirilirler.

    Altın, inci, ipekli, yakut, elmas gibi değerli mücevherlerle bitmiş ve birbirine yakın dizilmiş son derece hoş koltuklar üzerinde yüzleri birbirine bakacak şekilde karşılıklı otururlar. Biri diğerinin sırtını görmez.

    Hiç değişmeyecek, güzellikleri hiç bozulmayacak ölümsüz gençler, defalarca akıp dışarı giden içecek gözesinden içi doldurulmuş testilerle, sürahilerle, ibriklerle ve kadehlerle cennetliklerin çevresinde dolaşırlar. Onlara tekrar tekrar kadeh sunarlar. Lakin bu içecekten içenlerin ne başları ağırır ne de akılları gider. Cennet içeceği müsamaha verir, fakat sarhoş etmez. İnsanın aklını alıp saçmalıklara sürüklemez. Yahut bu içeceği içmekle sızıp ağızlarından, burunlarından salyalar akmaz.

    İstedikleri, seçip beğendikleri türlü türlü meyveler, canlarının çektiği kuş etleri…

    Hiçbir elin değmediği, üstüne tozun düşmediği, bu sebeple son derece transparan ve parlak olan, sedefinde sarmalanıp gizli inciler misâli iri güzel gözlü hûriler…

    Mü’minler cennette hiçbir boş söz, yalan, gıybet, bühtân, ayıplama, itham, alay ve aşağılama duymazlar.

Kötü bir toplum içinde yaşayan mânevîyat ehli, selim tabiatlı ırk, Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere va‘dettiği bu nimetin ne dek büyük bir nimet olduğunu gayet iyi bilirler. Mü’minler orada yalnızca “selâm, selâm” sözü duyarlar. Birbirlerine selâm verirler, esenlik dilerler, her zaman barış içinde bulunurlar, aralarında en ufak bir kırgınlık ve pürüz olmaz. Dostlukları günden güne ziyâdeleşir. Üstelik Allah Teâlâ’nın ve meleklerin verdikleri selamı duyarlar, aldıkları manevî şımartma arttıkça artar.

Acilen sıra ashâb-ı yeminde:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 16. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-16-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html