Vâkıa Suresi 21. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 21. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 21. Ayetinin Arapçası:

وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ

Vâkıa Suresi 21. Ayetinin Meali (Anlamı):

Canlarının çektiği kuş etleriyle…

Vâkıa Suresi 21. Ayetinin Tefsiri:

İmân-ı kâmil, sâlih ameller ve şanslı işlerle Allah’a ayrıntılarıyla yakınlaşmış bulanan “sâbikûn” zümresine “mukarrebûn” ünvanı verilir. Bunların birçok daha önce gelip geçmiş ümmetlerden, az bir kısmı da sonraki ümmetlerden olacaktır. Çünkü önce gelip geçen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mücâdelesini veren seçkin mü’minlerin bu zümreden olacağında kesin olmama yoktur. Aynı şekilde Resûlullah (s.a.s.)’in ve İslâm’ın yaşanıp tüm dünyaya yayılmasında koskocoman fedakârlıklar belirten ashâb-ı kirâmın bu zümrenin içinde oldukları şüphesizdir. Nitekim âyet-i kerîmede: “Muhâcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda öne geçen ilkler” övülmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir görüşe göre de bunların birçok, İslâm’ın birincil devirlerinden, eksik bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale kadar de bizim o seçkin zümreye girebilmek için maddesel-manevî gücümüzün son noktasına değin Allah’ın dinini öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkânsız bir soylu davranış ve fedakârlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Banal bir kulluk ile değil “sâbikûn” grubuna girebilmek, “ashâb-ı meymene”den olabilmek bile zordur.

Öğretmen Ahmed Yesevî (k.s.) ne güzel tavsiye verir:

“Himmet kor’un can biliğa muhkem çalmaz

Mâsivânı muhabbetin özdin salmay

Göz yaşını nisâr iylâp zârın itmay

Esrâr yolun merdanlardın bilse bolmas.” 

“Bir insan; himmet kuşağını beline uygunca sarmaz, dünya sevgi ve bağlılığını kalbinden çıkarıp atmaz, Allah yolunda göz yaşları dökerek ağlamazsa, o adama Allah’a yakınlık sırlarının yolunu en büyük şeyhler, mürşitler bile açsa yine yürüyüp gâyeye eremez. Sırr-ı ilâhîye dışarı giden yolda deneyimsiz deneyimsiz bakınır, yollarda kalır.”

Ama büyük bir gayretle bu seçkin, tâlihli ve bahtiyâr zümreye katılabilenlere cennette şu nimetler ihsan edilecektir:

    Bunlar her türlü nimetlerle donatılmış cennetlere yerleştirilirler.

    Altın, inci, ipekli, yakut, elmas gibi değerli mücevherlerle işlenmiş ve birbirine yakın dizilmiş son derece hoş koltuklar üstünde yüzleri birbirine bakacak şekilde ortak otururlar. Biri diğerinin sırtını görmez.

    Hiç değişmeyecek, güzellikleri hiç bozulmayacak baki gençler, durmadan akıp giden meşrubat gözesinden içi doldurulmuş testilerle, sürahilerle, ibriklerle ve kadehlerle cennetliklerin çevresinde dolaşırlar. Onlara tekrar tekrar bardak sunarlar. Fakat bu içecekten içenlerin ne başları ağırır ne de akılları gider. Cennet içeceği haz verir, ama ayyaş etmez. İnsanın aklını alıp saçmalıklara sürüklemez. Yoksa bu içeceği içmekle sızıp ağızlarından, burunlarından salyalar akmaz.

    İstedikleri, seçip beğendikleri türlü türlü meyveler, canlarının çektiği kuş etleri…

    Hiçbir elin değmediği, üzerine tozun düşmediği, bu sebeple son derece şeffaf ve parlak olan, sedefinde sarmalanıp gizlenmiş inciler misâli kocaman güzel gözlü hûriler…

    Mü’minler cennette hiçbir anlamsız laf, yalan, gıybet, bühtân, ayıplama, itham, alay ve aşağılama duymazlar.

Kötü bir toplum içinde yaşamış mânevîyat ehli, selim tabiatlı halk müziği, Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere va‘dettiği bu nimetin ne dek büyük bir nimet olduğunu gayet iyi bilirler. Mü’minler orada yalnızca “selâm, selâm” sözü duyarlar. Birbirlerine selâm verirler, esenlik dilerler, her zaman barışma içinde bulunurlar, aralarında en ufak bir kırgınlık ve pürüz olmaz. Dostlukları günden güne ziyâdeleşir. Üstelik Allah Teâlâ’nın ve meleklerin verdikleri selamı duyarlar, aldıkları manevî haz arttıkça artar.

Şu Anda sıra ashâb-ı yeminde:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 21. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-21-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html