Vâkıa Suresi 24. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 24. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 24. Ayetinin Arapçası:

جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Vâkıa Suresi 24. Ayetinin Meali (Anlamı):

Dünyada yaptıkları hoş amellere bir mükâfat olarak.

Vâkıa Suresi 24. Ayetinin Tefsiri:

İmân-ı kâmil, sâlih ameller ve hayırlı işlerle Allah’a adamakıllı yakınlaşmış bulanan “sâbikûn” zümresine “mukarrebûn” ünvanı verilir. Bunların çoğu daha önce gelip geçmiş ümmetlerden, az bir kısmı da sonraki ümmetlerden olacaktır. Çünkü önce gelip geçen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mücâdelesini veren seçkin mü’minlerin bu zümreden olacağında kararsızlık yoktur. Aynı şekilde Resûlullah (s.a.s.)’in ve İslâm’ın yaşanıp bütün dünyaya yayılmasında çok büyük fedakârlıklar belirten ashâb-ı kirâmın bu zümrenin içinde oldukları şüphesizdir. Nitekim âyet-i kerîmede: “Muhâcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda öne geçen ilkler” övülmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir görüşe göre de bunların birçok, İslâm’ın birincil devirlerinden, az bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale tarafından de bizim o seçkin zümreye girebilmek için fiziksel-manevî gücümüzün son noktasına değin Allah’ın dinini öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkânsız bir büyüklük ve fedakârlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Basmakalıp bir kulluk ile değil “sâbikûn” grubuna girebilmek, “ashâb-ı meymene”den olabilmek bile zordur.

Hoca Ahmed Yesevî (k.s.) ne hoş öğüt verir:

“Himmet kor’un can biliğa muhkem çalmaz

Mâsivânı muhabbetin özdin salmay

Göz yaşını nisâr iylâp zârın itmay

Esrâr yolun merdanlardın bilse bolmas.” 

“Bir insan; himmet kuşağını beline adilane sarmaz, dünya sevgi ve bağlılığını kalbinden çıkarıp atmaz, Allah yolunda göz yaşları dökerek ağlamazsa, o adama Allah’a yakın olma sırlarının yolunu en büyük şeyhler, mürşitler bile açsa yine yürüyüp gâyeye eremez. Sırr-ı ilâhîye giden yolda deneyimsiz acemi bakınır, yollarda kalır.”

Oysa büyük bir gayretle bu seçkin, tâlihli ve bahtiyâr zümreye katılabilenlere cennette şu nimetler ihsan edilecektir:

    Bunlar her türlü nimetlerle donatılmış cennetlere yerleştirilirler.

    Altın, inci, ipek, yakut, elmas gibi kıymetli mücevherlerle tamamlanmış ve birbirine yakın dizilmiş son derece güzel koltuklar üstünde yüzleri birbirine bakacak şekilde ortak otururlar. Biri diğerinin sırtını görmez.

    Hiç değişmeyecek, güzellikleri hiç bozulmayacak sonsuz gençler, defalarca akıp giden meşrubat gözesinden içi doldurulmuş testilerle, sürahilerle, ibriklerle ve kadehlerle cennetliklerin çevresinde dolaşırlar. Onlara defalarca bardak sunarlar. Lakin bu içecekten içenlerin ne başları ağırır ne de akılları gider. Cennet içeceği hoşgörü verir, lakin sarhoş etmez. İnsanın aklını alıp saçmalıklara sürüklemez. Yoksa bu içeceği içmekle sızıp ağızlarından, burunlarından salyalar akmaz.

    İstedikleri, seçip beğendikleri türlü türlü meyveler, canlarının çektiği kuş etleri…

    Hiçbir elin değmediği, üstüne tozun düşmediği, bu sebeple son derece transparan ve parlak olan, sedefinde sarmalanıp gizlenmiş inciler misâli iri hoş gözlü hûriler…

    Mü’minler cennette hiçbir manâsız laf, yalan, gıybet, bühtân, ayıplama, itham, alay ve aşağılama duymazlar.

Kötü bir toplum içinde yaşamış mânevîyat ehli, selim tabiatlı insanlar, Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere va‘dettiği bu nimetin ne değin büyük bir nimet olduğunu gayet iyi bilirler. Mü’minler orada yalnızca “selâm, selâm” sözü duyarlar. Birbirlerine selâm verirler, esenlik dilerler, her zaman uzlaştırma içinde bulunurlar, aralarında en minik bir kırgınlık ve pürüz olmaz. Dostlukları günden güne ziyâdeleşir. Bir De Allah Teâlâ’nın ve meleklerin verdikleri selamı duyarlar, aldıkları manevî müsamaha arttıkça artar.

Derhal sıra ashâb-ı yeminde:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 24. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-24-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html