Vâkıa Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 49. Ayetinin Arapçası:

قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ

Vâkıa Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):

De ki: “Hem şu belli başlı kadar yaşayıp gitmiş olanlar, ayrıca de siz ve sizden daha sonra gelecekler;”

Vâkıa Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:

Melun, bedbaht ve fena kimseler olan “ashâb-ı şimâl”in öte dünyada karşılaşacakları fecî âkıbet şu şekilde haber verilir:

  سَمُومٌ (semûm): Vücudun ve derinin gözeneklerinden içeriye doğru giren, iliklere ve beyinlere dek işleyen zehirli, sıcak, kavurucu bir ateş.

  حَم۪يمٌ  (hamîm): Harareti en ileri dereceye ulaşmış kaynar su. O kavurucu ateş cehennemliklerin bedenlerini ve ciğerlerini yakacağı vakit, onlar bu kaynamış suya koşacaklardır. Tıpatıp, yangından, o yangını söndürmek için suya koşanlar gibi. Oysa oraya varınca suyun son derece sıcak ve kaynamış olduğunu göreceklerdir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Onlara, içince bağırsaklarını paramparça eden kaynar sudan içirilir.” (Muhammed 47/15)

  يَحْمُومٌ (yahmûm): Cehennemin simsiyah dumanı. Kömür veya kurum gibi kararıp duran sisli boğucu bir gölge. Bu, serinlik ve rahatlık veren bir gölge yok, brülör ateşin kara dumanıdır. Buna “gölge” denilmesi, kâfirlerle dalga geçmek içindir. Onlar fazla sıcaktan bu gölgeye sığınmaya çalışacaklar, lakin sığındıkları vakit bunun gölge değil, simsiyah kavurucu cehennem dumanı olduğunu göreceklerdir. Bu gölgeyle ilgili şöyle buyrulur:

“Kıyamet günü inkârcılara şöyle denir: “Haydi, yalan saydığınız o azaba içten gidin! Üç sütun hâlinde yükselen o kapkara cehennem dumanının gölgesine girin!” Bir gölge oysa ne serinlik verir, ne de alevden korur. O ateş, saraylar büyüklüğünde kıvılcımlar fırlatır; sarı erkek deve sürüleri gibi dağılan kıvılcımlar. Gerçeği yalanlayanların o gün vay haline!” (Murselât 77/29-34)

  Yiyecekleri zakkûm olacaktır. (bk. Sâffât 37/64-65) O son derece kötü, acı ve berbat yiyecekle karınlarını tıka basa dolduracaklar, üstüne de tarifi imkansız derecede kaynar cehennem suyundan içeceklerdir. Yalnız bu içme basmakalıp bir su içme şeklinde olmayacak; susama hastalığına tutulmuş develerin içtiği gibi içeceklerdir. اَلْه۪يمُ (hîm), hastalığı sebebiyle delirmiş gibi su içen, içtikçe suya kanmayan susuz develer anlamında bir kelimedir. Fakat içtikleri bu su o bedbahtları kandırmayacak, hararetlerini daha da artıracaktır.

Bahsedilen şahısların böyle feci bir âkıbete uğramalarının sebebi şudur:

Birincisi; sahip oldukları nimetlerin şükrünü yerine getirecek yerde nankörlük etmek ve bunlarla şımarmak, lüks ve nefsânî hayata dalıp Allah’ı unutmak.

İkincisi; büyük günah üzerinde diretmek. Bu, en büyük günah olarak bilinen şirk ve küfürdür. Öteki tüm günahlar, hep bundan kaynaklanmaktadır.

Üçüncüsü; öldükten sonra yeniden dirilişi ve âhiret hayatını inkâr etmek.

Halbuki şu heybetli delillere akıl ve seziş nazarıyla bakılacak olsa, Allah’ın varlığı, birliği, ölümsüz kudreti ve âhiretin varlığı gibi gerçekleri anlayıp kabul etmek ve bütün bir açık yüreklilik ve teslimiyet içinde Hakk’a kulluğa yönelmek hiç de zorlama olmayacaktır:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-49-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html