Sözcü Gazetesi yazarı Kesin Çölaşan, kafasını yaymak için ad vermeden televizyonlardaki Esra Erol'da tarzı programları izlediğini söyledi.

Çölaşan, bu programları sert sözlerle hedefine koydu. 

Çölaşan, bu programları 'insanlık dışı' olarak nitelendirerek, şunları yazdı: "Programa çağrılan kişilerin tamamının yoksul fakir, eğitimsiz, cahil, kırsal kesimlerden ya da varoşlardan bulunup getirilmesi. O programların herhangi birinde ben bugüne değin eğitimli, zengin bir kimsenin sorgulandığına tanık olmadım! Demek fakat sözleri garibanlara geçiyor. Yüksek sosyetede ve siyasette nice sıcacık ve sapık ilişkiler yaşanır ama onları görmezden gelirler! “Sanıklar” ise hiç değişmeyen! Tümü bağıra çağıra sorgulanır. Reytingler yükselir, reklâm geliri artar!" 

Çölaşan, bu programlarda yaşananları eleştirerek "Stüdyoya çağrılanların üzerine el birliği ile yürüyüp onları spiker ile benzer doğrultuda sorgulamaya, hatta suçlamaya başlıyorlar." dedi.

Emin Çölaşan,  programda suçlananların tamamına yakınını yoksul fukara, gariban ve eğitimsiz kişilerden oluştuğunu belirterek "Ömürleri boyunca ekrana çıkmamışlar, medyada konu olmamışlar. Suçlanıyorlar, korkuyorlar. Bazılarının korkudan bacakları ve dudakları titriyor, bazıları ise son derece cazgır! Karşılarında tamamen profesyonel bir ekip olduğunun haberdar değiller. O takım programda “Sanıkları” sorguluyor, suçluyor, ayrıca savcı, hem de baskın rolünü oynuyor." dedi. 

İşte Muhakkak Çölaşan'ın o yazısı...

İNSANLIK KADINSI EKRAN PROGRAMLARI

Sevgili okurlarım, bir takım televizyon yayınlarını fırsat buldukça ve özellikle de kafamı biraz olsun dağıtmak için izliyorum.

Bu programlarda spiker olarak ödev yapan hanımefendiler var…

Anında belirteyim, çok büyük paralar kazanıyorlar.

Arz istek meselesidir, hiç kimse bu durumu eleştirme hakkına sahip değildir.

Bir De bu programları yayınlayan televizyon kanalları da muhteşem paralar kazanıyor.

Spiker ile paylaşılan reklam gelirleri neredeyse uçuyor.

★★★

Çoğunlukla gündüz saatlerinde ve akşam üzeri yayınlanan bu programların kuralı fazla kolay.

Birtakım karmakarışık işlere bulaştığı iddia edilen, haklarında ihbar gelen kimselere telefonla ulaşıp onları ekrana ziyafet ediyorlar.

Davet edilenlere şu mesaj ilk kez veriliyor:

“Eğer İstanbul dışından gelecekseniz işin para boyutunu hiç düşünmeyin. Biz sizin ayrıca yol paranızı karşılayacağız, ayrıca de otelde bizim konuğumuz olacaksınız. Ama eğer gelmezseniz hakkınızda başkaları konuşacak ve zor durumda kalacaksınız. Biz sizin mağdur durumda kalmanızı istemiyoruz!”

Konuklar bu nedenle ayarlanıp stüdyoya getiriliyor…

Ve ondan daha sonra iddialar ve suçlamalar bağırış çağırışlarla birlikte birbirini izliyor.

Canlı yayına birileri telefonla katılıyor, isimler veriyor ve itham zincirleri akıp gidiyor.

★★★

Stüdyoda fazla saygın spiker hanımefendiler var!

Kanalın paralı avukatları da geliyor. Onlar zaten programların demirbaşı!

Stüdyoya çağrılanların üstüne el birliği ile yürüyüp onları spiker ile aynı doğrultuda sorgulamaya, hatta suçlamaya başlıyorlar.

Programa katılanlar, suçlananlar derseniz, onların tamamına yakını yoksul yoksul, gariban ve eğitimsiz kişilerden oluşuyor.

Ömürleri boyunca ekrana çıkmamışlar, medyada konu olmamışlar.

Suçlanıyorlar, korkuyorlar.

Bazılarının korkudan bacakları ve dudakları titriyor, bazıları ise son derece cazgır!

Karşılarında iyice profesyonel bir ekip olduğunun farkında değiller.

O ekip programda “Sanıkları” sorguluyor, suçluyor, ayrıca savcı, hem de hakim rolünü oynuyor.

★★★

Katılan kadınların birçok örtülü…

Erkekler dahil öyle çoğu ya kırsal kesimden, veya büyük kentlerin varoşlarından…

Onları dinledikçe, kavgalarına ve ortak suçlamalarına şahit epeyce düşünüyorum…

Aman Allah'ım, bu toplumun insanları demek ki bu değin acınası bir düzeye düşmüşler.

Toplumda çok büyük bir dejenerasyon olduğu derhal ortaya çıkıyor.

Dar aşklar, ihanetler, dolandırma olayları, tecavüz, taciz, hırsızlık, suç oluşturan, ne ararsanız var!

Çocuklar yasal mu, yahut başka babadan mı!

Stüdyoda okunan DNA ve adli tıp raporları…

Ayılanlar bayılanlar, birbirinin üzerine yürüyenler…

Karşılıklı hakaret ve suçlamalar havada uçuşuyor.

Az da olsa bazen cinayetler ve adlî vakalar ortaya çıkıyor.

Polise haber veriliyor, zanlılar stüdyoya dolan polisler tarafından alınıp götürülüyor.

Ağlayanlar, inleme numarası yapan sahtekârlar, yalancılar, üçkağıtçılar, ne arasanız o programlarda var.

★★★

Kanalların birinde önceki akşam izlediğim sahne korkunçtu. Çoluk çocuk sahibi iki elti, yani iki erkek kardeşin eşleri evlerini bırakıp bir yufkacıya kaçmışlar. Yaşamlarını bundan böyle yufkacıyla birlikte onun evinde sürdürüyorlar.

İkisi de örtülü.

Kadınlardan ufak olanı canlı yayında bir kentte, kanalın muhabiri tarafından yakalanmış, herkesin içinde sorguya çekiliyor. Sirk izler gibi!..

Yanlarına biriken işsiz topluluk ise onları izliyor.

İnsanlık dışı görüntüler…

Zavallı bayan perişan durumda, konuşamıyor.

Rol falan yapmıyor… Her an bayılabilir, ya da ölebilir.

Bu acımasız sorgulamaya stüdyodaki takım de katılıyor.

Amaçları kadıncağızın “Ben pişman oldum, evime dönüyorum” demesini sağlamak.

★★★

Sözünü ettiğim programların iki özelliği var:

İlki, yüksek reyting sağlayıp gelirlerini çoğaltmak.

İkincisi ve daha önemlisi, programa çağrılan kişilerin tamamının fakir fukara, eğitimsiz, cahil, kırsal kesimlerden veya varoşlardan bulunup getirilmesi.

O programların herhangi birinde ben bugüne kadar eğitimli, varlıklı bir kimsenin sorgulandığına şahit olmadım!

Çağırmak ki sözleri garibanlara geçiyor.

Yüksek sosyetede ve siyasette nice sıcacık ve sapık ilişkiler yaşanır fakat onları görmezden gelirler!

“Sanıklar” ise hiç değişmez! Tümü bağıra çağıra sorgulanır.

Reytingler yükselir, reklâm geliri artar!

Kendileri için fazla hoş bir yol bulmuşlar.

Belli ÇÖLAŞAN / Sözcü Gazetesi

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/emin-colasan-esra-erola-sert-elestiri-haberi-530700