Meşhur sanatçının açıklamalarından satır başları şöyle...

'BOĞAZİÇİ'Nİ KAZANDIM'

"Lise 1'de 'Midas'ın Kulakları' oyununda 1,5-2 dakikalık bir rolüm vardı. Berberin karısı rolündeydim. Çılgın bir kadın. Çok etkilendiler ve bana 'En İyi Bayan Oyuncu' ödülünü verdiler. 14 yaşında karar verdim konservatuara gitmeye. Burada Yıldız Kenter'in devlet konservatuarı vardı. Zuhal Olcay ile Derya Baykal da benden 4 yaş büyüktü. Onların TRT 1'de dizilerini gördüm. Fazla hayran oldum. 'Ben de Ankara Devlet Konservatuarına gideceğim' dedim. Liseyi bitirince Boğaziçi Üniversitesini kazandım. O vakit benim bölümüme (ekonomi) 450 puan ile giriliyordu. Ben 525 puan aldım alışılagelmiş düz liseden ve konservatuara gittim... Boğaziçi'nde okusam ne olurdu bilmiyorum. Birkaç bankayı ben krizlerden önce batırırdım.

'DEDEM VE AMCAM YEMEK YERKEN ÖLDÜ'

Defalarca balıketliydim. Bizim aile çok şişman. Biz Rumeliliyiz,  yemek yemek yaparız, fazla yeriz. Benim dedem, amcam falan her zaman yemek yerken öldüler. Dedem hanım göbeği yerken tatlı tabağının içine düştü, yemin ediyorum. Amcam rahmetli de şeker hastasıydı, dondurma yiyor o gece onu da kaybettik. Yemek Yemek dışında bir ölüm sebebi yok bizde. Ailenin en incesi benim.
 
Çok manâlı devlet tiyatroları yöneticileri 'Saklambaç' döneminde bizi medya maymunu olarak nitelendirdiler. Yıllar sonra haber programı yapma sebebim de nasıl olursa olsun o entelektüel kimliğimi kanıtlama ihtiyacındandı. Sonra hepsi daha beter televizyonun içine daldılar. Ben de timsah gözyaşlarıyla güldüm. 'Hani medya maymunuyduk?'

'SERBEST DÜŞÜŞ 50'Lİ YAŞLARDA BAŞLADI'

Bedensel olarak şöhreti beceremedim. bir takım yanlışlıklar yaparak elimdeki her şeyi kaybettim. Sonra bende ruhsa sıkıntılar başladı. Bu şöhretin bedeli değil. Kendi piyasaya karşısında enerjik duramamanızın bedeli. Biz televizyonun birincil kurbanlarıydık. Derhal gençler zeki. Yatırım yapıyorlar, paralarını dikkatli kullanıyorlar. O zaman menajer diye bir şey yoktu. Halkla ilişkiler diye bir şey yoktu. bundan başka biz akademisyen olarak geldiğimiz için sudan çıkmış balık gibiydik. O yüzden bu piyasayı idare etmekte fazla zorlandım.

Benim özgür düşüşüm 50-51 yaşlarında başladı. Kafayı çekip çekip Yunan Konsolosluğu'nu arayıp 'Topraklarımızı geri verin bize' dedim. Allah'tan konsolosluğun bekçisi çıkmış. Sabah 5 çünkü. 

'TAKSİYE VERDİĞİM PARAYLA İSTANBUL'DA 2+1 EV ALINIRDI'

Erzincan'da turnemiz bitti. Ertesi gün uçak var. Can Öğretmen ile ağız dalaşı ettim. Can Hoca da aksidir yani... Taksiye binip 'İstanbul Nişantaşı' dedim. Yoldayken de evi aradım, biber dolması yapın adam aç dedim. Adamı yedirdik, içirdik, güzelce ağırlayıp parasını da verip gönderdik. 800 lira ödedim. Erzincan, Erzincan olalı birincil kere böyle bir şey görmüştür... Aynı şeyi Elif de İtalya'da yapmış... Ben onları okulla Roma'ya gönderdim. Oradan taksiye binip Floransa'ya gitmiş.

Ben araba kullanmıyorum. Taksiye verdiğim parayla İstanbul'da kesin 2+1 ev alınırdı. 2007-2008'e kadar özel arabam ve şoförüm vardı. Alışmışım...

 'NİŞANTAŞI'NA DENİZ TAKSİ ÇAĞIRDIM'

Bir ara Ada'ya gitmeye takmıştım. Bu rahatsızlık dönemleri. Deniz taksiyi aradım. 'Nişantaşı'na deniz taksi istiyorum' dedim. 'Yani Kabataş'a gelin, ben oraya ineceğim' dedim. Adam onu anlamadı. 'Oraya gönderemeyiz' dedi. 'Fatih Sultan Mehmet nasıl karadan gemileri indirdiyse, pek bir şey yapacaksınız' dedim.

 'VERGİ NEDİR BİLMİYORDUM' 

Muhasebecinin hiçbir yerde kaydı yokmuş. Biz ailece azıcık safız. Ben hiç kazanç vergisi nedir, KDV nedir bilmiyordum. Başında da durmadık. Ücret dairesi bir geri döndü. Korkunç bir şeyle karşılaştık. Yalı, 6 tane ev gitti, 2 tane cip gitti, 15 yıllık birikimim gitti. Daha Sonra bu piyasada duyuldu. Bu sefer gelen işlerin fiyatları düşmeye başladı. Gelirim, giderimi karşılamadı. O zaman tüm dengelerim bozuldu.

Gülse bana 'Alkolik Nursel' rolünü önerge ettiğinde 'İyi oturuyor rol' dedim. Lakin şuanda şeftali suyu ya da soğuk çay gördüğümde bile midem dönüyor. Çok güzel ve fazla şen bir roldü.

'BİPOLARMIŞIM'

Muhteşem bir doktorum vardı. Benimle yılmadan usanmadan ilgilendi. Bütün bipolar da yok de, onun özelliklerini içeren bir şey. Bu dengelenmiş bir hale getirildi. Ama ırk, birinin düzelebileceğine, iyileşebileceğine katiyen inanmıyorlar. Sabırla ilmek ilmek kariyerini tekrar örmeye başlıyorsun. 3-4 senedir işim tüm bu söylentilerden uzakta, fazla hoş gidiyor. Bütün bu geçirdiklerimi oynamayı fazla isterim. Ruhsal olarak iyileşmem 3-4 yıl önce tamamlandı. Şuan 60 yaşındayım. 50'li yaşların mı şimdi mi dersen, elbette şuan. Kim ne demiş ne söylemiş inan bundan böyle umurumda yok.

'DÜŞEYİM DİYE ÇOK BEKLEDİLER'

Benim marjinal hayatım ufak tefek kaçıklıklarla dolu. Benimkiler kendimle alakalı şeylerdi. 14-15 doktora gittim hiçbiri bir tanı koyamadı bana. Kağan Öğretmen, 'Eğer hastalığınızın teşhisi 40'lı yaşlarda konmuş olsaydı alkolü de fena kullanmayacaktın' dedi.

Ben hiçbir iş yapmayayım, yere kapaklanayım, köprü altlarına düşeyim fazla istediler. 'Bu bundan böyle böyle' dediler.

Derhal yukarı çıkıyorum ve bunu bakmak istemiyorlar. Bu saatten daha sonra bana hiçbir şey olmaz! Çok sağlam gidiyorum artık... Bütün enerjim üretime dayalı artık. Şimdi setteki olaylara bakıyorum benimkiler fazla masumane şeylerdi."

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/nurseli-idiz-kafayi-cekip-yunanistan-konsoloslugunu-aradim-haberi-532566