"YALNIZLIK DUYGUSU VAR" 

Altı yaşındayken, anne babası ayrıldıktan sonra yatılı okulda okuyan 56 yaşındaki oyuncu, yatılı okul sürecinin kendi üzerindeki etkilerini anlattı: "Yalnızlık ve kimsesiz hayatta kalabilme güdüsünün, bu refleksin çok sert olması gibi anlatabilirim bu etkiyi. Fakat bu beni başkalarını ihmal eden, 'Ne yaparsanız yapın, ne haliniz varsa görün' diyen bir insan haline getirmedi. Aksine beni bu konularda, daha hissi ve yaş aldıkça daha gelenekçi bir ayla getiriyor. 'Gelenekçi' derken, her konuda gelenekçi. İnançlar, adetler, geleneksel ve kültürel şeyler, beraber yeme-içme, beraber eğlenme, beraber üzülme konularında. Ben tek başımayım. Bu sabahtan, akşama dek, uyanmadan yeniden uyuyuncaya değin sürekli hissettiğim bir şey, bir yalnızlık duygusu var."

Okan Bayülgen, TV programı yaparken bir kısmın kendisine gıcık olması, bir kısmın ise fazla sevmesi ile ilgili düşüncelerini, "Televizyon evin başköşesinde ve kesintisiz açık bir monitörken bizim televizyondan bir şeyler öğrenmemiz, keşifte bulunmamız ya da ilham almamız daha kolaydı. Çünkü diyelim ki iki kardeşten biri Okan’ı seyrediyor, diğeri başka bir şey izliyor, göz misafiri oluyordu. Bazı anne-babalar beni izlemeyi yasaklamış diye fazla duymuşumdur. Yani ‘Ne anlıyorsunuz bu oğlandan, bu zararlı bir erkek çocuk’ diyorlarmış. Sonra bazı karı kocaların arasında kavga nedeni olduğumu biliyorum. Adam uyuklamak istiyor, kadıncağız seyretmeye devam etmek istiyor. Çoğu kişiyle tanıştığımda bu yaşta bile üzerinden kaç sene geçmiş olmasına karşın hanımlarla böyle tatlı lakin adamları böyle homur, homur duyabiliyorum" diyerek açıkladı.

"İNSANLAR BENİM İÇİN BİLET ALIP, TİYATROYA GELİRLER Mİ MERAK ETTİM" 

Uzun yıllar televizyonda olduktan sonra ‘Acaba ben bilet de satabilir miyim?’ sorusunun cevabını merak eden ve televizyon ile tiyatronun fazla öbür olduğunu ifade eden usta, "Bizim için şöyle bir sevinç oluyor, tabii ancak gittiğimiz yerlerde, her şeyden önce hele hele benim gibi yıllarca televizyon çerçevesinin içerisinde kalmış birisi için bir meraktı acaba ben bilet de satabilir miyim? Çünkü televizyon bedava. Dijital platformlardan önce halk bir kumandanın üstünde bambaşka kanalları izliyor. Orada tamam tercih ediyorlardı beni fakat ‘Acaba ırk beni bakmak için bilet alır, arabaya biner, otobüse biner, tiyatro salonuna kazanç buna para öder, bunu seyreder mi?’ Ve neşe saçan olur mu? Dolayısıyla bu benim için merak konusuydu. Acilen fazla mutluyum" ifadelerini kullandı.

"KIZIM TÜM HUYLARIMI ALDI" 

Bayülgen, kızı İstanbul ile olan ilişkisini, "Natürel ama o babasının kim olduğunu farkında olan ve buna da bir şey ilerletti. Ben çocuklaşmıyorum onunla, hiçbir zaman çocuklaşmadım, o da benle büyümeye çalışmıyor. Böyle bir şey kurguladık. Böyle bir aşk hikayemiz var aramızda. Her baba-kız arasında olan gibi" diyerek anlattı.

Kızının kendisinden tüm huylarını aldığını söyleyen meşhur oyuncu, "Bütün huylarımı aldı galiba, bu konuda annesinden daha şanslıyım. Güzelliği annesinden, fakat huylar benden" dedi.

Annesi usta olan Okan Bayülgen, kendisinin fotoğraf yapma yeteneği hakkında, "Kabiliyetsizim o konuda, defalarca acısını çektiğim bir konudur. Annem resim yaparken, ben de ona katılıp bir şeyler çizmeye çalışırdım. Lakin yapamazdım. Ben de annemin yaptığı resme karşılık yanında gidip ‘Bak ben de bir şey yazdım getirdim sana’ veya ‘Bak istersen ben de sana bunu okuyayım’ derdim" biçiminde konuştu.

Kaynak: www.sacitaslan.com