Bir yılı aşkın bir süredir, tüm dünya için çok yeni ve ne yapacağımızı bilemeyeceğimiz bir dönemden geçiyoruz. Evde geçirilen süre artınca uyku sorunları da mecburi oluyor. Bu hafta uykunun bedenimiz üzerindeki olağanüstü etkisinden bahsedeceğim. Daha önce beynin kendi kendini yenilemesi ile ilgili çoğu yazı yazdım. Nöroplastisite adı verilen bu kendini onarım, gerçekten beyin hücrelerinin kendi aralarında yeni bağlantılar oluşturması ile gerçekleşiyor. Her yeni öğrendiğimiz data beyinde yeni bağlantılar oluşmasına vesile oluyor.


'Sinaptik homeostaz teorisi' adı bahşedilen bir varsayım var. Bu hipoteze tarafından nöroplastisite ile beyinde yeni bağlantılar oluşurken, yersiz olan bağlantılar da ortadan kaldırılıyor. Yani bir nevi temizleme yapılıyor. Bunu bilgisayarınızın çok dolan belleğini temizlemek için yaptığınız operasyon gibi düşünün. Bu Nedenle öğrenilen gerekli bilgiler en ince ayrıntısına kadar yerleşiyor, patavatsız olanlar uzaklaştırılıp kafa karışıklığı önleniyor. Uyku bu işlemin gerçekleşmesinde büyük tartı taşıyor. Zihnimizi kirlilikten arındırıyor. Aslında bunu direkt beynimizi toksinlerden temizleyerek de yapıyor. Yapılan araştırmalar yetkisiz REM uykusunun beyinde amiloid plak birikimine neden olarak Alzheimer hastalığı riskini artırdığını gösteriyor. Uykunun REM fazı öğrenme ve öğrenilen bilgilerin uzun süreli hafızaya geçişi için de çok manâlı.

Uyku sırasında tüm organlarımızda yenilenme oluyor. Özellikle 23:00-3:00 arası uykunun yetersiz olması, yaşlanmayı hızlandırdığına dair çalışmalar var. Ast burada bireysel karoser uyku saatlerini değil geneli baz alarak konuşuyorum. Bu konuyu daha önce köşeye taşımıştım. Bir Takım kişilerin uyku siklusu farklıdır. Geç yatıp geç uyanabilirler ve gayet enerjik olurlar. Kayda Değer olan uykuda geçirilen zamanın kaliteli uyku ile geçirilmiş olması. Kaliteli uyku, duygularımızı daha kolay kontrol edebilmemizi sağlıyor, yanlış kararlar verme olasılığımızı da düşürüyor. İyi uyuyamadığımızda daha alıngan oluruz, kolay ağlayabiliriz ya da normalde kötüye yormayacağımız bir davranışı hatalı yorumlayabiliriz. Kalitesiz uyku, anksiyete bozuklukları ve bunalım riskini de artırıyor. Yoğun stresli dönemlerde uyku stresten uzaklaşmayı sağlar. Böylece gerginlik hormonlarının sebep olacağı fena etkilerden bir nebze korunmuş olunur.

Kişiye göre değişmekle birlikte ortalama uyku ihtiyacı bir yetişkin için 7-8 saattir. Uyku, metabolizmayı dengede tutmada da büyük öneme sahiptir. İştah artıran hormon grelin ve iştahı baskılayan hormon leptinin kesin bir denge içerisinde ahenkli çalışmasını sağlar. Eğer bu denge bozulursa yoğun şekerli, karbonhidrattan varlıklı gıdalara aleyhinde bir düşkünlük gelişir.

Uyumadığınız gecelerin sabahına dikkat ederseniz başlıca karbonhidrat içerikli gıdaları canınızın çektiğini ayrım edeceksiniz. Bu hormonların dengesinin bozulması sonucunda kesintisiz yeme isteğinden nedeniyle istenmeyen miktarlarda kilo alımı gerçekleşebilir. Aynı şekilde gecede 5 saatten daha eksik uyuyan erişkinlerde şeker hastalığı hastalığı riski de artıyor. Uykusuzluk inflamasyon artışına sebep olarak, tiroid problemleri ve migren ataklarını tetikleyebiliyor. Bağışıklık sistaminin zayıflamasına niçin olarak hastalıklarla mücadele gücünü düşürüyor. Carnegie Mellon Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmada gecede 7 saatin altında uyuyanların 3 kat daha pozitif soğuk algınlığı geçirdiği saptanmış. Benzer sebepten, pandemi döneminde uykusuz kalmak da covid enfeksiyonu olasılığını da artırabilir.

DR. SEVDA SARIKAYA / AKŞAM GAZETESİ

Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www.sacitaslan.com/yetersiz-uyku-alzheimer-riskini-artiriyor-haberi-532474