Câhil ve görgüsüz kimselere dayanma etmek, onları hoşgörmek ile ilgili hadis-i şerif.

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yürüyordum. Üstünde Necran kumaşından yapılmış, kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevî Resûl-i Ekrem’e yetişerek hırkasını sertçe çekti. Hırkanın boynuna gelen kısmına baktım, bedevînin sertçe çekmesinden nedeniyle hırkanın kenarı boynuna oturmuştu. sonradan bedevî:

- Ey Muhammed! Elinde yer alan Allah’a ait mallardan bana da verilmesini söyle, dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bedevîye dönüp güldü. Sonradan da ona bir şeyler verilmesini emretti. (Buhârî, Humüs 19, Libâs 18, Edeb 68; Müslim, Zekât 128. Keza bk. Ebû Dâvûd, Edeb 1; Nesâî, Kasâme, 24; İbni Mâce, Libâs 1)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem birçok vakit sade ve basit giyinirdi. bununla birlikte imkânı olanın daha iyi kumaşlardan yapılmış güzel elbiseler giymesini hoşgörürdü. Üzerindeki bir giysiye özenen veya öldüğünde ona sarılmayı düşleyerek elbisesini isteyen kimseye hemen onu çıkarıp verirdi.

O gün, tıpatıp Resûl-i Ekrem’in giyindiği bez gibi sert ve vahşi bir bedevî, beytülmâl dediğimiz devlet hazinesinden kendisine bir şeyler verilmesini arzu etmek üzere Peygamber aleyhisselâm’ın yanında geldi. Karşısındaki bir Peygamber değil de herhangi bir insanmış gibi üzerindeki hırkayı veya bazı rivayetlere tarafından cübbeyi çabuk çekti. Bu olayın birkaç kez akım ettiği kanaatini uyandıran bir diğer rivayete kadar, bu sert çekişe dayanamayan cübbe yırtıldı ve kenarı Resûlullah Efendimiz’in mübârek boynunda kaldı. Bunu dikkatsiz bedevî, nasıl olursa olsun minnet aşağıda kalmamak düşüncesiyle, barbar bir tavırla:

Muhammed! Elinde yer alan Allah’a ait mallardan bana da vermelerini söyle, dedi. Hiçbir Müslüman Peygamber aleyhisselâm’a adıyla hitap etmeyeceğine tarafından, bedevînin müellefe-i kulûb dediğimiz, gönlü İslâm’a yatıştırılmak istenen kimselerden olduğu anlaşılmaktadır. Yahut bu durum, Peygamber aleyhisselâm’a adıyla hitap edilmesini yasaklayan âyet (Nûr sûresi, 63) nâzil olmadan önce meydana gelmiştir.

Hadîs-i şerîfin yukarıda sinyâl ettiğimiz Ebû Dâvûd ve Nesâî’deki daha geniş rivayetlerine göre olay Mescid-i Nebevî’de geçti. Bedevî iki deveyle gelmişti. Develeri göstererek:

- Muhammed! Şu iki deveme yiyecek yükle! Bana ne kendi malından ne de babanın malından veriyorsun, dedi. Bunun üstüne Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem üç kere:

- Hayır, kendi malımdan vermiyorum, böyle bir düşünceden Allah’a sığınırım. Ama boynumu incitmene karşılık kısas yapmadıkça develerini yüklemem, dedi. Bedevî:

- Hayır, vallahi kısas yaptırmam, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şartını üç defa tekrarladı. Lakin bedevî her defasında kısas yaptırmayacağını söyledi.

Bunu duyan sahâbîler ayağa fırladılar. Sahâbîlerin bedevîyi yaka paça etmesinden çekinen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara:

- Sözümü duyanların, ben izin verene değin yerinden ayrılmamasını istiyorum, buyurdu. Orada bulunan bir sahâbîye, develerden birine arpa, ötekine hurma yüklemesini emretti. Sonradan da sahâbîlerine dağılmalarını söyledi.

CAHİLE INTIBAK!

İnsanların birbirlerini incitmelerinden nedeniyle kısas yapmaya, yani bir şahsın kendisini inciten kimseden aynı şekilde hakkını almaya yetkisi bulunduğunu bize öğreten bu olay, Resûlullah Efendimiz’in üstün ahlâkının şaşaalı misâllerinden birini ortaya koymaktadır. Bir kimse onun hoş ahlâkının sayısız örneklerini bilmese deha, yalnızca bu olaya bakarak, onun gerçekten peygamber olduğu sonucuna varabilir. Kendisine barbar davranan birini affettikten başka, onu ashâb-ı kirâmın elinden kurtarmak, daha sonra da istediği şeyi kendisine belirlemek, açık konuşmak gerekirse büyük bir olgunluk, eşsiz bir affetme örneğidir.

Bedevî kısas yaptırmam diye diretmeseydi, Resûlullah Efendimiz herhalde onun canını yakmayacaktı. Çünkü bedevî bu kabalığı bilerek yapmamıştı. Kabalık onların tabiatında vardı. Resûl-i Zîşân bu hareketin kısası gerektirecek bir kabahat olduğunu söylemekle, hem bedevîye keza de ümmetine bir ders vermiş oldu.

Hadisten Öğrendiklerimiz

Câhil ve kaba kimselere sabır etmek, onları hoşgörmek peygamber ahlâkıdır. Peygamber Efendimiz kaba ve haşin bedevîler göre çoğu defa rahatsız edilmiş, her defasında onları bağışlamıştır. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir takım kimseleri İslâm’a ısındırmak düşüncesiyle, kendilerine devlet hazinesinin zekât ya da ganimet gibi gelirlerinden dağıtırdı.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/cahillere-uymamak-ile-ilgili-hadis.html