Cemel Vakası nedir? Cemel Vakası kimin (hangi halife) döneminde olmuştur? İslam tarihinde birincil siyasi ayrılığa sebep olan hadise; Cemel Vakası’nın sebebi ve sonuçları.

Üçüncü halife Hz. Osman’ın isyancılar tarafından şehit edilmesi üstüne 17 Haziran 656’da Medine’de bulunan ashap Ali b. Ebû Tâlib’i halifeliğe getirdi. Hz. Ali’yi bekleyen en önemli mesele Hz. Osman’ın katillerini bulup cezalandırmaktı. Oysa besbelli belirli bir katil yerine, “Osman’ı hepimiz öldürdük” diyen bir isyancı kalabalık mevcuttu ve şehre hâkim olan bu âsilerle hemencecik başa çıkılamayacağı açıktı. öte yandan yeni halifeye yalnız Medine’de biat edilmiş, diğer vilâyetlerin durumu demin aydınlanmamıştı. Halife, biata yanaşmadıkları için Hz. Osman tarafından tayin edilen valilerin bir kısmını değişiklik kararı almış, bunu öğrenen Talha b. Ubeydullah Basra, Zübeyr b. Avvâm da Kûfe valiliğini istemiş, ama onların bu ricası kabul edilmemişti. (Taberî, I, 3069, 3082) Bunun üstüne Talha ile Zübeyr halifeden umre için Medine’den ayrılma izni istemişler, bu müsade de dört ay sonradan verilmişti.

Hz. Âişe, hilâfetinin son dönemlerinde Hz. Osman’ı farklı alanlara yönlendirilmiş vesilelerle eleştiri etmiş ve halifenin şehri terketmemesi ricasına rağmen ayaklanma başladıktan sonradan hac için Mekke’ye gitmişti. Haccını tamamlayarak Medine’ye dönmek üzere yola meydana çıkan, ama Osman’ın şehid edilip yerine Ali’nin halife seçildiğini öğrenen Âişe geri döndü ve Mekke’de halka hitaben Hz. Osman’ın mazlum olarak öldürüldüğü yolundaki meşhur konuşmasını yaptı. bu vesileyle Hz. Osman’ın ölümünden Hz. Âişe’yi sorumluluk sahibi tutanlar olmuşsa da Âişe ileri sürülen iddiaları reddederek bu hususta herhangi bir kusurunun bulunmadığını ısrarla belirtmiştir.

CEMEL VAKASI’NIN SEBEBİ

Hz. Osman’ın şehid edilmesinden sonradan Medine’den uzaklaşan Emevî ailesi mensupları ile Osman’ın Basra ve Yemen valileri, vilâyetlerinin beytülmâlinde bulunan para ve savaş malzemesiyle birlikte Mekke’ye gelerek Âişe’ye katıldılar. (Taberî, I, 3099) Umre için yola çıkan Talha ile Zübeyr de Mekke’ye gidip Hz. Âişe’nin safında yer aldılar. Mekke’de “Osman’ın kanını istek için” Hz. Âişe’nin önderliğinde oluşan kalabalık, uzun müzakerelerden sonradan Medine’ye artan bir şekilde isyancılara karşı çıkmak yerine Hz. Osman’ın Basra valisi Abdullah b. Âmir’in ısrarı üzerine Basra’ya gitmeye karar vermişlerdi. O sırada Mekke’de yer alan Hz. Peygamber’in öteki zevcelerinden Hafsa bint Ömer de Âişe ile birlikte Basra’ya gitmek istediyse de kardeşi Abdullah buna engel oldu. Resûl-i Ekrem’in Mekke’de yer alan diğer zevceleri ise Zâtüırk mevkiine dek gittiler ve Hz. Âişe’yi gözyaşları içinde uğurladılar. Daha sonraları bugün “matem günü” (yevmü’n-nahîb) diye anılmıştır.

“Acaba Hanginize Hav’eb Köpekleri Havlayacak?” Hadisi

Hz. Âişe “asker” adlı ünlü devesinin üstünde Mekke’den yola çıktığı süre yanına 3 bin dolayında kuvveti vardı. Oysa önce Zâtüırk, sonra da Merrüzzahrân’da, zaferin kazanılması durumunda halifenin kim olacağı tartışılmaya başlandı. Talha, Zübeyr veya Osman’ın oğullarından birinin halife olması gerektiği yolundaki tartışmalar sürerken Hz. Osman’ın Kûfe valisi Saîd b. Âs hilâfetin Abdümenâf (Ümeyye) oğullarından alınamayacağını, dolayısıyla Hz. Osman’ın oğullarından birinin halife olması gerektiğini ileri sürerek taraftarlarıyla birlikte topluluktan ayrıldı, Mugīre b. Şu‘be de ona katıldı. Böylece Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr takriben 1000 kişilik bir kuvvetle Basra önlerine ulaşabildiler. Yolda köpek havlamaları duyan Âişe nerede olduklarını sormuş, Hav’eb suyu civarında bulunduklarını öğrenince Hz. Peygamber’in zevcelerine hitaben, “Acaba hanginize Hav’eb köpekleri havlayacak?” dediğini (Müsned, VI, 52, 97) hatırlamış ve onun bu hareketi tasvip etmediğine kani olarak yola devam etmekten vazgeçtiğini söylemişti. Bunun üstüne Abdullah b. Zübeyr ile birlikte bir grup sahâbî, bulundukları yerin adını belirleyen rehberin yanıldığını ısrarla söylemişler, Zübeyr b. Avvâm da, “Şayet Allah Teâlâ senin sayende müminlerin arasını düzeltecektir” diyerek onu yola devama ikna etmişlerdi. Hz. Âişe ve beraberindekiler Basra önlerine gelince Abdullah b. Âmir’i, Basralılar’ı kendi taraflarına sürüklemek üzere şehre gönderdiler; hem Âişe, Ahnef b. Kays gibi Basra’nın ileri gelenlerine mektuplar yazdı. üstelik Hz. Ali’nin Basra valisi Osman b. Huneyf, Hz. Âişe’nin kuvvetleriyle birlikte Basra yakınlarına geldiğini haber alınca maksatlarını öğrenmek üzere kendilerine İmrân b. Husayn ile Ebü’l-Esved ed-Düelî’yi yolladı. Hz. Âişe, gayelerinin isyancı takımın bozduğu barış ve düzeni geri getirmek, mazlum olarak öldürülen Osman’ın katillerini cezalandırmak ve müslümanların arasını düzeltmek olduğunu bildirmiş, Talha ile Zübeyr de aynı görüşlere katıldıklarını, ayrıca kendilerinin Ali b. Ebû Tâlib’e zor kullanarak biat ettirildiklerini söylemişlerdi. Bu gelişmeler üstüne Basralılar ikiye bölünmüş ve sert münakaşalara başlamışlardı.

öte yandan Hz. Ali, Hz. Âişe ile beraberindekilere Medine’nin kuzeydoğusunda Rebeze’de yetişebilme ümidiyle 3 bin dolayındaki bir kuvvetle Ekim sonu, 656’da Medine’den ayrılmıştı. Basra’da olup bitenler hakkında yolda veri alınca anında Osman b. Huneyf’e bir mektup göndererek Talha ile Zübeyr’in kendisine biatları sırasında hiçbir şekilde kuvvet kullanılmadığını bildirmişti. Bunun üstüne Osman, Ali b. Ebû Tâlib’in haklılığını ileri sürerek diğerlerinin Basra’yı terketmelerini istedi; onlar da kendilerinin haklı olduğunu söyleyerek Osman’ın şehri terketmesini istediler. Neticede bir akşam namazı sırasında bir baskınla Vali Osman b. Huneyf ve adamları esir alındı. Hz. Âişe onun öldürülmesine engel olduğu gibi özgürlük bırakılmasını da sağladı; fakat valinin saçı sakalı kökünden kazınmış, kaşları ve kirpikleri yolunmuştu. Osman b. Huneyf ve adamları bu durumda Zûkār’da konaklamış bulunan Hz. Ali’nin yanına gidip Basra’daki durumu anlattılar. bu vesileyle beytülmâl ele geçirildi ve idaresine Hz. Âişe’nin kardeşi Abdurrahman getirildi. Basralı taraftarlarından müşterek biat alan Talha ile Zübeyr kumandayı birlikte yürütecekler, namaz daha önce olduğu gibi Zübeyr’in oğlu Abdullah ve Talha’nın oğlu Muhammed tarafından kıldırılacaktı.

Hz. Âişe Basra’yı ele geçirmekle beraber buranın bütün desteğini hemen şimdi sağlayamamış, Basra’nın önde gelenlerinden Ahnef b. Kays ile kabilesi Temîm’in bir kolu olan Benî Sa‘d’ı bir türlü ikna edememişti. Kûfe’yi kazanmak veya bu şehrin Hz. Ali’ye doğrusu takviye olmasını önlemek amacıyla Kûfe’nin ileri gelenlerine mektuplar yolladı. Hz. Ali de neredeyse aynı günlerde Kûfe’nin desteğini temin etmek maksadıyla şehre sırt sırta üç heyet gönderdiyse de bir netice alamadı. Vali Ebû Mûsâ el-Benzer‘arî objektif kalmayı seçim ediyordu. Bunun üzerine Mâlik el-Eşter, Hz. Ali’nin izniyle duruma el belirlemek için Kûfe’ye gitti ve Ebû Mûsâ’nın konağını ele geçirdi.

Cemel Vakası Nedir?

Hz. Ali kuvvetlerini Kûfe dışında topladıktan daha sonra Basra’ya doğru hareket etti ve şehrin dışarıya Zâviye mevkiinde konakladı. Daha Zûkār’dan ayrılmadan uzlaşma sağlama ümidiyle Hz. Âişe’nin karargâhına sahâbeden Ka‘kā‘ b. Amr’ı elçi olarak göndermişti. Ka‘kā‘ Basra’ya gitgide artarak Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr ile görüşmüş, kendilerini, Hz. Ali’nin halifeliği etrafında toplandıkları takdirde katilleri cezalandırmanın kolaylıkla mümkün olabileceği yolunda ikna etmeye çalışmış, onlar da halifenin bu görüşte olması durumunda barışı kabul edebileceklerini bildirmişlerdi. (Taberî, I, 3156-3157) Hz. Ali’nin Talha ve bilhassa Zübeyr ile bana kalırsa görüşmesi de olumlu sonuç verdi. Hatta Zübeyr, Ali’nin kendisine, Hz. Peygamber’in Ali ile haksız yere uğraş edeceğine dair sözlerini hatırlatması üzerine bu işten caymak istediğini Âişe’ye bildirdi. Fakat oğlu Abdullah onu korkaklık ve döneklikle suçladı. Bu sırada kimse ne olduğunu anlamadan iki taraf da kendisini savaş içinde buldu. Halbuki taraflar adamlarına, karşıdan bir hücum olmadan kuşkusuz savaşı başlatmamalarını emretmişlerdi. (Taberî, I, 3183) Bir rivayete göre, Hz. Osman’ın katline iştirak edenlerden bir grup barış sağlandığı takdirde cezalandırılacaklarını düşünerek savaşı başlatmıştır. Hz. Âişe ile Hz. Ali savaşı önlemek için gayret sarfetmişlerse de çarpışmalar tüm şiddetiyle devam etti. Hz. Âişe feryatlarının bir işe yaramadığını görür görmez Kâ‘b b. Sûr’a ön saflara koşarak barış için bağırmasını ve Kur’an’ın hakemliğini istemesini emretti. Fakat Kâ‘b bu sırada öldürüldü. İyi bir kumandana sahip olmayan Hz. Âişe kendi safındakilerin kaçmasını önlemeye çalışıyor, ama aniden şiddetlenen savaş bilhassa Hz. Âişe’nin etrafında akıntı ediyordu. Onun içinde bulunduğu hevdece oklar yağarken kendisini korumak için Abdullah b. Talha dahil yaklaşık yetmiş kişi burada can verdi. Hz. Ali, savaşın Hz. Âişe’nin bindiği devenin etrafında akıntı ettiğini görür görmez devenin öldürülmesini emretti; onun öldürülmesiyle bir anlamda savaş da sona ermiş oldu. Hz. Âişe savaşı devesinin üzerinden idare ettiği için İslâm tarihinde bu olaya “Vak‘atü’l-cemel” denilmiştir.

CEMEL VAKASI’NIN SONUÇLARI

Hz. Âişe’nin hevdecine çoğu ok saplanmışsa da kendisi yara almadan kurtuldu. Talha, savaşın daha başlarında rivayete kadar Mervân b. Hakem tarafından atılan bir okla öldürülmüştü. Zübeyr ise savaş meydanından uzaklaşmakta iken Vâdissibâ’da Ahnef b. Kays’ın kabilesine mensup bir kişi kadar öldürüldü. Hz. Âişe’nin devesi düşer düşmez Ali taraftarı olan kardeşi Muhammed ve hem Ammâr b. Yâsir hemencecik yanında koşarak onu kalabalıktan uzaklaştırdılar. Hz. Âişe yanında gelen Hz. Ali’ye, “Sen şampiyon geldin, bundan böyle müsamahalı davran” dedi. Hz. Ali de ayrıca Âişe’ye ayrıca de onun yanına savaşa katılanlara son derece iyi davrandı. Savaşta ölen müslümanları kişisel olarak gömdürdü ve Basra’ya girmeden önce ordusuna yağmadan sakınmalarını ve kimseye dokunmamalarını emretti. Medine’ye dönmek üzere Basra’dan ayrılacağı sırada Hz. Âişe’yi bizzat uğurlamaya gitti. Hz. Âişe, meydana gelen olaylardan nedeniyle müminlerin birbirlerini incitmemelerini, kendisiyle Ali aralarında şahsî herhangi bir kırgınlık bulunmadığını, onun iyi ve seçkin bir birey olduğunu söyledi. Kendisine refakat edecek heyete ileri gelen Basralılar’dan kırk kadın, kırk kadar da erkek memur edildi. Hz. Âişe, kardeşi Muhammed ile birlikte 24 Aralık 656’da Basra’dan ayrıldı, önce Mekke’ye gitti, hac ibadetini eda ettikten sonradan Medine’ye geçti ve hayatının sonuna kadar orada kaldı.

Kaynak: DİA

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/cemel-vakasi.html