Duhâ Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Duhâ Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Duhâ Suresi 6. Ayetinin Arapçası:

اَلَمْ يَجِدْكَ يَت۪يمًا فَاٰوٰىۖ

Duhâ Suresi 6. Ayetinin Meali (Anlamı):

O, seni bir yetîm olarak bulup da barındırmadı mı?

Duhâ Suresi 6. Ayetinin Tefsiri:

Efendimiz (s.a.s.)’e olan bu ilâhî lutuflar şunlardır:

Birincisi; Resûlullah (s.a.s.), ana karnında altı aylık iken babası ölmüş, dünyaya yetim olarak gelmişti. Altı yaşına kadar onu annesi şefkatle büyüttü. Annesinin vefâtından daha sonra sekiz yaşına değin dedesi Abdulmuttalip onu istisnaî bir muhabbetle yetiştirdi. Dedesinin ölümünden daha sonra, amcası Ebu Talib onu himayesine aldı. Gerçek bir baba gibi onu muhabbetle koruyup kolladı. Hatta nübüvvetten sonra bile tüm Kureyşi karşısına alarak, göğsünü on yıl kadar yeğeni için siper etmişti. İşte bunlar, o Yetîm hakkında ilâhî himâye ve barındırmanın beşer planında bir tecellisinden diğer bir şey değildi. Dileseydi onu sahipsiz bırakıp hebâ edebilirdi. Fakat acınacak şey etti, onu sadefinde gizli dürr-i yetîm gibi tertemiz büyütüp yetiştirdi.

İkincisii; Resûl-i Ekrem (s.a.s.), kendisine vahiy gelmeden önce kırk yıl Mekke’de müşrik bir toplum içinde yaşadı. Kendisi hanîfti. Allah’ın birliğine inanıyor, putlara asla tapmıyor, toplumda en ince ayrıntısına kadar yaygınlaşmış olan hiçbir günaha tevessül etmiyordu. Ahlâk yönünden de o kadar yüksek bir seviyeye sahipti. Fakat günahlara kendini kaptırmış insanların durumuna üzülüyor, onların kurtuluşu için çareler düşünüyor, fakat ne yapacağını bilemiyordu. O hiçbir vakit hafıza ve din yönünden sapık olmamıştır. Ama Kur’lahza gibi mûcize bir kitaptan, İslâm gibi insanlığın kurtuluşunun reçetesini sunan bir dinden farkında değildi. Allah ona peygamberlik verip vahiy göndererek onu doğru yola eriştirmiştir. Biçare insanlara nasıl el uzatıp, hastalıklarına devâ olacağını öğretmiştir. İşte âyette ضَٓالًّا (dāllen) ve هَدٰى (hedâ), kelimeleriyle bu durum kastedilir.

Nitekim onun bu hâline muhabere eden şu âyet-i kerîme uyarı çekicidir:

“İşte biz bu nedenle sana emrimizle ölü kalplere hayat bahşeden bu Kur’lahza’ı vahyettik. Yahut daha önce sen kitap nedir, iman nedir, bilmezdin. Biz Kur’an’ı bir nûr kıldık oysa, onunla kullarımızdan dilediğimizi dürüst yola ulaştıralım. Sen de hiç şüphesiz insanlığı direkt olarak bir yola çağırmaktasın.” (Şûrâ 42/52)

“Sen, gerçekte bu kitabın sana vahyedileceğini ummuyordun. Bu sana ama Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde sakın kâfirlere arkadaki çıkma!” (Kasas 28/86)

Üçüncüsü; Allah Resûlü (s.a.s.) yoksul bir ailede doğup büyüdü. Babasından kendisine artı bir servet da kalmamıştı. Daha Sonra Cenâb-ı Adalet onu önce Şam’a yaptığı ticaret seferinden elde edilen bereketli kâr ile zengin etti. Hz. Hatice ile evlendikten sonradan da ona tüm servetini hibe etmesiyle varlıklı kıldı. sonra kendisine ilâhî bir lutuf olarak ihsân buyrulan fetihler ve ganimetler ile zenginlik elde edilmiştir. Ama Peygamberimiz (s.a.s.), kendine ihsan edilen bütün imkânları, ailesinin zaruri ihtiyaçları dıştan Allah yolunda sınırsız bir cömertlikle harcamıştır. Buradaki “zenginleş­tirme”den gaye, Cenâb-ı Hakk’ın Habîbi’ne gönderdiği vahiy ile onun ruh âlemini, yürek dünya­sını zenginleştirmesi, onu hem kendisini keza bütün beşeriyeti aydınlatabilecek zenginlik­te hakikatlere mazhar kılması da olabilir.

Yüce Mevlâmız, ihsan buyurduğu bu nimetler mukâbilinde Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.)’e şu üç şeyi yapmasını dikte buyurur:

Duhâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Duhâ Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/duha-suresi-6-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html