Evsîlerin reisi, Ehl-i Bedir’den, Müslümanların önde gelenlerinden, Ensar’ın sıddıkı; Sad bin Muaz’ın (r.a.) Müslüman oluşu, hitabesi ve şehadeti.

Sad bin Muaz radıyallahu anh 590 yılında Medine’de doğdu. Evs kabilesinin Abdüleşheloğulları kolundandır. Annesi, Hazrec kabilesinden Ümmü Sad Kebşe binti Râfi el-Ensâriyye’dir. Birinci Akabe Biatı’ndan (621) sonra Medineliler’i İslâm’a ziyafet etmek için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tarafından gönderilen Musab bin Umeyr’in radıyallahu anh teklifiyle İslâmiyet’i kabul etti.

ENSAR’IN SIDDIKI

Sad bin Muaz radıyallahu anh Evsîlerin reisi, Ehl-i Bedir’den, Ensarın ekâbirinden olup muhacirlerin aralarında Ebûbekir Sıddîk radıyallahu anh ne makamda idiyse, Sad bin Muaz radıyallahu anh de Ensar aralarında aynı makamın sahibi idi.

Sad bin Muaz radıyallahu anh, Müslüman olduktan daha sonra, hemen kalkıp kendi kavmi olan Benî Abdü’l Eşhel taifesinin yanında gitti. Onlara:

“Ey cemaat, beni nasıl biliyorsunuz?” diye sordu. Onlar da:

“Sen bizim ulumuz ve en efdalimizsin dediler. Sad bin Muaz radıyallahu anh de:

“O Kadar ise siz de Cenâb-ı Allah’a ve Rasûlü’ne iman etmelisiniz! Eğer iman etmez iseniz bundan böyle hiçbirinizle görüşemem” dedi.

Benî Abdü’l Eşhel aşireti içinde o gün Müslüman olmadık kimse kalmadı. Erkek-bayan daima Müslüman oldular.

MÜSLÜMAN OLMAYAN TEK KİŞİ

Yalnız içlerinde Asram denilen, Amr bin Değişmez Müslüman olmadı. O da Uhud günü Müslüman olmuş, harbe girmiş ve şehit olmuştu.

Benî Abdü’l Eşhel kavmi böylece mübarek bir kavimdir ki aslâ içlerinde bir münâfık çıkmamıştır. Cümlesi hâlis muhlis Müslüman idiler.

Bunun üstüne Hazrec kabilesiyle Evs kabilesi, İslâmiyet zorlama bulup çoğaldığından, evvelki aralarındaki adavet (düşmanlık) zail olarak barıştılar. İslâmî birlik zor buldu.

Hazret-i Sad radıyallahu anh, Bedir ve Uhud gazalarında bulunmuş bir bahadır, celâdet, cesâret ve hitabette Hazret-i Ömer radıyallahu anh meşrebinde idi.

Bedir günü Sad bin Muaz radıyallahu anh’ın harbe teşvik yolu, ateşli hutbesinden Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle memnun olmuşlardır.

SAD BİN MUAZ’IN (R.A.) HİTABESİ

Hazret-i Sad radıyallahu anh, hitabesinde:

“Ya Rasûlallah! Biz sana inandık, taraf-ı Bârî’den bize getirdiğin Kur’an’ın adalet olduğuna itikat ve itimat ettik. Ve sana itaat ve ittiba etmek üzere ahd ü misak eyledik. Nasıl diler isen o sûretle hareket et. Bize emret biz seninle beraberiz. Seni gönderen Allah hakkı için eğer denize girer isen seninle beraber gireriz. Hiçbirimiz geri kalmayız. Biz düşmana karşı varmaktan çekinmeyiz. Muharebe zamanında geri dönmeyiz. Ya Rasûlallah biz harpte sebat etmesini, sadakat göstermesini biliriz.

Düşmanla karşılaştığımızda, Cenâb-ı Hakk’tan umarız ki ensar topluluğunun elinden, seni memnun ve mesrur edecek şehâmet harikaları gösterilecekdir. Derhal alâ-bereketillâh bizimle beraber düşman üzerine azîmet buyurunuz.” deyince Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de:

Böylece ise Hazret-i Allah’ın bereketi ve saadetine içten yürüyünüz, size müjde ederim ancak Allah Teâlâ Hazretleri bize bu iki taifenin gayr-ı muayyen birisini katî sûrette va’d etmiştir. Binaenaleyh galibiyet muhakkakdır. Vallahi ben yarı o Kureyş kavminin harp meydanında düşüp telef olacakları yerleri görüyor gibiyim” buyurmuşlardır.

SAD BİN MUAZ’IN (R.A.) ŞEHADETİ

Ahzab yani Hendek Gazvesi’nde, küffar-ı Kureyş’ten Hibban bin Arika’nın attığı bir okla ekhulinden şiryân-ı azudesinden yaralandı.

İbn-i Arika oku atarken, Arap adeti üzere:

“Al sana, benim de İbn-i Arika olduğumu bil!” demişti. Hazret-i Sa’d da ya da bir rivayette, Fahr-i Alem sallallahu aleyhi ve sellem de:

Allah yüzünü cehennemde terletsin!” buyurmuştur.

Rivayete nazaran Sad bin Muaz’ın kolundaki ok yarası iyi olmaya başlamış ise de Benî Kurayza hakkında hakemliği teveccüh ettiği günden, evvelki gece Cenâb-ı Hakk’a şöyle dua eylemişti:

“İlâhî! Sen bilirsin oysa Rasûlü’nü tekzîb eden ve Habibini vatanından çıkaran kavm üstüne harb u cihad etmek istediğim dek isteyen diğer hiçbir kimse yoktur. Belki Kureyş ile diğer bir harbimiz daha kaldı ise senin yolunda cihad etmek üzere beni ibka et. Eğer aramızda harp kalmamış ise bu yaramı deş de bu yüzden bana şehâdet nasib et. diğer taraftan ilâhî, Benî Kureyza’dan intikam ile dîdeleri rûşen etmedikçe ruhumu kabzetme!”

Duası Hak katında kabul edilmiştir.

Sad bin Muaz radıyallahu anh hasta yatarken, bir keçi yanından geçip tırnağı ile yarasına dokunmuş, yarası kanayarak, yeniden kanı durdurmaya imkân kalmayarak ruhu pür fütûhları a’lây-ı ılliyyîne uçarak şehîden irtihal etmiştir.

Validesinin Sad bin Muaz’ın radıyallahu anh şehâdetinde mersiyye-i figanı üzere Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Meyyit hakkında niyâha eden (yani ölünün arkasında saç-baş yolarak ve bağırarak gözü yaşlı) her kadın, meziyyetleri teker teker sayıp yalan söyler. Sa’d İbn-i Muaz’ı medheden kadın müstesnâdır ama o ne değin medh ederse etsin yalan söylemiş olmaz” buyurmuştur.

Gunye’de Sad bin Muaz’ın radıyallahu anh:

“Namazdan fariğ oluncaya kadar umûr-ı dünyadan bir şey hatırıma getirerek namaz kılmak benden kat’iyyen vaki olmamıştır” dediği kayd edilir.

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/ensarin-siddiki-sad-bin-muaz-ra.html