İslâm’ın yayılmasında gençler nasıl bir rol üstlenmişler? Yaşları ufak, imanları büyük yiğit genç Müslümanların fedakarlıkları ve oraya koydukları dirayet örnekleri...

Bu mübarek din, gençlerin gönül iklîminde inkişâf etti. Müslüman olduklarında ashâb-ı kirâmın öyle çoğu az önce yirmi yaşında bile değildi. Genç yaşta dinleri uğrunda nice meşakkatlere katlandılar. Onların aşk ve fedakârlıkla îfâ ettiği hizmetler sâyesinde, nice beldeler hidâyetle nurlandı ve İslâm ahlâkıyla huzura kavuştu.

Meselâ Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- İslâm’ı büyük bir dirâyetle kabul ettiğinde demin 10 yaşında bir çocuktu!

Efendimiz’in âzâd ettiği kölesi Zeyd bin Hârise -radıyallâhu anh- îman ettiğinde 15 yaşındaydı. Peygamberimiz’i Tâiflilerin taşlarına karşısında vücûdunu siper ederek korumaya çalıştığı esnâda genç ve yiğit bir delikanlıydı. Bugün 15 yaşında bir genç, acaba hangi sevdâların gerisinde koşmaktadır?!

Hazret-i Ömer’in oğlu Abdullah -radıyallâhu anhumâ-, İslâm ile şereflendiği vakit 10 yaşlarındaydı. 13 yaşlarında iken Uhud Savaşı’na yeralma istemiş, oysa fazla genç olduğu için Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- izin vermemişti. daha sonra büyük âlimler safının en başına geçerek en fazla hadis rivâyet eden ikinci sahâbî olma şerefini elde etti. Günümüzde bu yaşlardaki bir gencin düşünce dünyası hangi seviyededir acaba?!

Abdullah bin Zübeyr -radıyallâhu anhumâ- 7 ya da 8 yaşına geldiğinde babası onu Efendimiz’e bey’at etmeye gönderdi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Abdullâh’ı görünce gülümseme ederek ona yöneldi ve ondan bey’at aldı.

Câfer bin Ebî Tâlib -radıyallâhu anh- Mûte’de şehîd edildiğinde otuz üç yaşındaydı.1 Çağrıda Bulunmak fakat Habeşistan’a hicret edip Necâşî’nin huzûrunda müslümanları temsîlen ilim, hikmet ve mertçe konuştuğunda 17 yaşlarında bir delikanlı idi.

Abdullah bin Mes’ûd ve Zübeyr bin Avvâm -radıyallâhu anhumâ- 16 yaşlarında müslüman olmuşlardır. Abdurrahman bin Avf ve Sa’d bin Ebî Vakkas -radıyallâhu anhumâ- ise 17 yaşlarında îmanla müşerref olmuşlardır. Yani onlar günümüzdeki bir lise talebesinin yaşındaydılar. Oysa hayatları ve ölümden sonrası için son derece mühim bir karar verip o uğurda her türlü fedakârlığa katlanabilecek bir azim, istikrar ve cesaret gösterdiler.

Tarihimizde de özellikle 1. Ahmed Hân’a kadar gelen bütün sultanlar, genç padişahlardan oluşmaktadır. Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettiği zaman 21 yaşında idi. Bosna’yı da 31 yaşında fethetmişti.

En hayâtî kararlar gençlikte verilir. Çünkü gençler farklılıklara ve yeni gelişmelere uyarlama etme hususunda yaşlılara kıyasla daha elverişlidirler. İslâm’ın ilk yıllarında gençler, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e tâbî olup İslâm uğrunda türlü cefâlara katlandılar. Buna mukâbil Ebû Leheb, Ebû Cehil, Ümeyye bin Halef, Velid bin Muğîre ve Birli bin Vâil gibi kalpleri zindana dönmüş olan sabit fikirli bazı yaşlılar, İslâm’a kuvvetle karşı çıktılar.

Son zamanlarda yapılan tespitler de bu fikri desteklemektedir. Buna tarafından gençler, yaşlılardan daha çok dîne alaka göstermekte, Allâh’a, âhirete ve yeni­den dirilişe dâir merak ve heyecan içinde takvâ hayatına talep etmektedirler. Bugün Avrupa’da gençler, İslâm’ı daha kolay kabul ederken yaşı ilerlemiş olanlar bunda zorlanmaktadırlar.

Mekke’nin en varlıklı ve en yakışıklı gençlerinden Mus’ab bin Umeyr müslüman olup âilesi kadar hapsedildiğinde 18 yaşlarındaydı. O Mus’ab oysa, sonra Medîne’ye gitgide artarak orayı Kur’ân’la, firâseti ve tatlı diliyle fethetti. Zamanımızda 18 yaşında bir genç, böylesine önemli bir tercihte bulunup bu denli büyük bir vazifeyi îfâ edebilir mi acaba?!

Allah Rasûlü’nün damadı Osman bin Affân, yaşadığı takvâ hayatıyla “ümmetin emîni” diye yâd edilme şerefine nâil olan Ebû Ubeyde bin Cerrah ve adâletiyle çağları aydınlatan Hazret-i Ömer -radıyallâhu anhum- , îmân ettiklerinde 25 ile 31 yaş civârındaydılar.

En fazla hadis rivâyet eden sahâbîlerden Câbir bin Abdullah -radıyallâhu anhumâ-, İkinci Akabe Beyʼatiʼne katıldığında 15 yaşlarındaydı.

Peygamber Efendimiz’e hizmet eden Enes -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:

“Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye geldi. Oʼnun ashâbı içinde Hazret-i Ebû Bekir’den baş­ka saç ve sakalında beyazlıklar olan kimse yoktu.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45)

“Nebiyy-i Ekrem Efendimiz Medîne’ye geldi. Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, hicret eden sahâbîlerinin en yaşlısı idi…” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45)

Medîne-i Münevvere’de İslâm’a ve müslümanlara kol kanat gerenler, tekrar gençler olmuştu.

Medîne’nin ileri gelenlerinden fâsık Ebû Âmir, İslâm’dan yüz çevirirken oğlu Hanzala müslüman olmuş ve Uhud’da şehid düşmüştü. Münâfıkların reisi Abdullah bin Übey’in oğlu Abdullah samimî bir müslüman idi. Es’isim bin Zürâre, Ukbe bin Âmir ve Avf bin Hâris de İslâm’a en büyük hizmeti yapan genç müslümanlardandı.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye hicret ettiğinde, Zeyd bin Sâbit -radıyallâhu anh- 11 yaşında bir yetimdi. Kendisi şöyle anlatır:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye geldiğinde beni huzûruna götürdüler. Efendimiz beni sevdi ve beğendi. Oradakiler:

«–Yâ Rasûlâllah! Bu, Neccâroğulları’ndan bir gençtir. Allâh’ın Sana inzâl buyurduğu sûrelerden on yedi tanesini ezbere biliyor!» dediler. Bu şart Peygamber Efendimiz’in çok hoşuna gitti…” (Ahmed, V, 186)

Zeyd -radıyallâhu anh-:

“‒Ben de Bedir Gazvesi’ne katılacağım.” diyerek Efendimiz’in huzûruna çıktı. Ama Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 13 yaşındaki bu çocuğun savaşa katılmasına izin vermedi.

Tekrar büyük İslâm âlimi ve en çok hadis rivâyet eden sahâbîlerden Abdullah bin Abbâs -radıyallâhu anhumâ-, Peygamber Efendimiz’in vefâtında hemen şimdi 13 yaşında idi.

Genç yaşta müslüman olarak İslâm semâsında yıldızlaşan ashâb-ı kirâm, kuşkusuz oysa bu sayılanlardan ibâret değildir. Bunların açık havada öyle fazla genç sahâbî mevcuttur. Özellikle birincil müslümanların safları arasında genç hanımların da olması, çok uyarı çekicidir. Peygamber Efendimiz’in kızları Hazret-i Rukıyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma’nın yanı sıra Hazret-i Ömer’in kız kardeşi Fâtıma, Hazret-i Ebû Bekir’in kızları Esmâ ile Âişe, Nehdiye Hâtun ve kızı, Hicret esnâsında Peygamber Efendimiz’i ilâhilerle tedarik eden Neccâroğulları’nın kızları, bunlardan sadece birkaç misaldir.

Peygamber Efendimiz onun odasında vefat ettiğinde Hazret-i Âişe Vâlidemiz fazla gençti. Buna rağmen o, en çok hadis rivâyet eden ve âlimlerin mürâcaat ettiği bir ilim menbaı hâline geldi. Sahâbe arasında temâyüz etmiş yedi fakihten biri olduğu için, özellikle kadınlar arasında fıkıh ilmi daha çok onunla yaygınlaşmıştır.

Velhâsıl Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, İslâm’ın yayılması ve öğretilmesinde gençlere büyük vazifeler vermiştir. Zira Cenâb-ı Hakk’ın insana bahşettiği gençlik devresi, böyle ehemmiyetli hizmetlerin îfâsında en büyük sermâyedir. İnsan gençlikte daha fazla enerjiye sahiptir. Vazifesini yerine getirirken muhtaç olduğu zor, yiğitlik ve gözüpekliği en fazla gençlikte bulabilir.

Meselâ Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, 21 yaşındaki Muaz bin Cebel’i Yemen’e kadı ve muallim olarak tâyin etmiştir.

Attâb bin Esîd, Mekke Fethi sonrası 20 yaşında oraya vâli tâyin edilmiştir.

Üsâme bin Zeyd’e de yirmi yaşlarında İslâm ordularının kumandanlığı vazifesi verilmiştir.

İşte Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- genç sahâbîlerini en güzel şekilde yetiştirmiş, onlara îtimâd etmiş ve İslâm’ın kaderinde önemli roller yüklemiştir. Onlar da kendilerine tevdî edilen vazifeleri büyük bir îman aşk ve heyecanıyla îfâ etmişler, İslâm davetini kıtalara ve çağlara taşımışlardır.

Unutmayalım ki, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in dünyevî bir mirası yoktu. O’nun mirası, İslâm kişilik ve şahsiyetini en güzel bir sûrette önerme eden, yetişmiş insan mirasıydı. Bizim de ardımızdan gelecek olanlara bırakabileceğimiz en güzel servet; ihlâs ve takvâ üzere sağlam bir karakter, yüksek bir seciye ve hoş bir şahsiyet tevzî eden yetişmiş insan mirasıdır. Rabbimiz lûtfeylesin…

Dipnot:

1 İbn-i Hişâm, III, 434.

Gençlerin Efendileri

EHLİ SÜNNET'İN YOLU SAHABEYE SAYGIDAN GEÇER

Müslüman Gencin Ufku Nasıl Olmalıdır?

Bir Müslüman Nasıl Olmalıdır?

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/genc-muslumanlar.html