Hakani Mehmed Bey kimdir? Türünün ilk ve önemli örneği olan Hilye-i Hakani adlı eseriyle bilinen Hakani Mehmed Bey’in hayatı ve eserleri.

İstanbullu ve Ayas Paşa ahfadından Mahmud adlı bir kişinin oğlu olduğu kaydedilmektedir. Kafzâde Fâizî ve Kâtib Çelebi, Hâkānî’yi Ayaspaşazâde künyesiyle anmakta, Kâtib Çelebi Hilye’sinden bahsederken onu Hâkānî Mehmed b. Abdülcelîl adıyla tanıtmaktadır. Riyâzî’nin tezkiresinin bir takım nüshalarında Ayas Paşa’nın oğlu, bazılarında da torunlarından olarak gösterilmektedir. Muallim Nâci onun Adilane Rüstem Paşa’nın kızının oğlu ve Sadrazam Ayas Paşa’nın akrabası olduğunu yazan. Mehmed Süreyyâ Bey’e göre Hâkānî Ayas Paşa’nın damadı, Güzelce Rüstem Paşa’nın kızının oğludur. Hüseyin Ayvansarâyî, Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nden bahsederken Uygun Bir Şekilde Rüstem Paşa’nın kızının oğlu ve Sadrazam Ayas Paşa’nın akrabasından Hâkānî Mehmed Bey’in mektebin penceresi önünde medfun olduğunu söyler. Bu durumda Muallim Nâci ile Mehmed Süreyyâ’nın Hüseyin Ayvansarâyî’nin verdiği bilgiyi başlıca aldıkları anlaşılmaktadır.

HAKANİ DİVANI

Ali Emîrî Efendi, kendi kitapları aralarında bulunan Hâkānî divanının baş tarafına düştüğü bir kayıtta, “Lüzum Hadîkatü’l-cevâmi‘de lüzum Muallim Nâci Efendi’nin eserinde Hâkānî, Adilane Rüstem Paşa’nın kerîmezâdesi olarak gösteriliyor ancak müşârün ileyh Ayas Paşa, Adilane Rüstem Paşa’nın damadı olduğu bazı tevârîhte muharrer olduğu cihetle onların şu ifadesi de Hâkānî merhum Ayas Paşa merhumun mahdumu olduğunu kanıt ediyor” demekle beraber bu kaydın hangi tarih kitaplarında bulunduğunu belirtmemiştir. üstelik Sicill-i Osmânî’de de Rüstem Paşa Ayas Paşa’nın damadı olarak gösterildiği halde Ali Emîrî Efendi muhtemelen bir dikkatsizlik sonucu Ayas Paşa’yı Rüstem Paşa’nın damadı göstermiştir. Kaynaklardaki bu öbür bilgilerden hareketle Hâkānî’nin Vezîriâzam Ayas Paşa ile akraba olduğu, ancak bu akrabalığın derecesinin iyice tesbitinin şimdilik muhtemel olmadığı söylenebilir.

Hâkānî’nin hayatı hakkındaki bilgiler de yeterli değildir. Beyânî’nin ifadesinden gençliğinde iyi bir tahsil gördüğü ve saray çevresinde yetiştiği anlaşılmaktadır. Bayrak beyliği ve Dîvân-ı Hümâyun’da muhasebecilik yapmış olması bu bilgiyi doğrulamaktadır. Gençliğinde başından bir aşk macerası geçen Hâkānî daha sonra hacca gitmiş ve dönüşünde İstanbul’da ölmüştür.

HAKANİ MEHMED BEY’İN KABRİ NEREDEDİR?

Riyâzî’nin nakline göre, “Yârân-ı safâ, cennet bahçeleri ne hoş köşelermiş” dedikten daha sonra vefat eden Hâkānî’nin ölümüne Kafzâde Fâizî, “Hâkānî Bey ukbâya göçtü” (1015/1606) mısraını tarih düşürmüştür. Mezarı Edirnekapı’da Mihrimah Sultan Camii hazîresindedir. Muallim Nâci mezarının başında 300 yıllık bir ağaç bulunduğunu, mezarın baş tarafındaki dairesel taşın üzerinde cuma ve pazartesi geceleri yakılan bir kandil asıldığını, yeşile boyanmış cephesinde de “Hüvelbâki Hille-i Hâkānî hasretler ruhiyçün el-Fâtiha” şeklinde bozuk bir ibarenin yazılı olduğunu bildirmektedir. Hadîkatü’l-cevâmi‘de mezar taşının yazısız olduğu ifade edildiğine tarafından bu ibare sonra yazılmış olmalıdır.

Yaşadığı dönemdeki diğer Dîvân-ı Hümâyun memurları gibi Edirnekapı Camii civarında ikamet eden Hâkānî, Hilye’sini tamamlayıp sadrazam Cigalazâde Sinan Paşa’ya takdim edince devlet büyükleri tarafından takdir görmüş ve kendisine nasıl bir mükâfat istediği sorulmuştur. Şair de artık yaşlandığını, Edirnekapı’dan Paşakapısı’na dek güçlükle yürüyebildiğini, bu sebeple bir binek hayvanıyla gidip gelmek istediğini bildirmiştir. O dönemde Hâkānî rütbesindeki bir memurun resmî işe binek hayvanıyla gidip gelmesi yasaklanmış olduğundan kötü misal olmasın diye ricası yerine getirilmeyince, kendisine Bâbıâli civarında bir konut verilmiştir.

HAKANİ MEHMED BEY’İN ÖZELLİKLERİ

Eserlerinden Hâkānî’nin iyi derecede Arapça ve Farsça bildiği, divan edebiyatının inceliklerine vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklarda eserlerindeki sadelik ve samimiyetin bunların edebî değerinden artı olduğu belirtilir. Türkçe’yi kullanışı, anlatımındaki sadelik ve üslûbundaki tarafsızlık ona çağdaşları arasında kayda değer bir yer kazandırmıştır. Lirik gazellerinin dili oldukça sade, mesnevileri de yazıldıkları döneme kadar açık ve pürüzsüz bir anlatıma sahiptir. Yazdıklarından kaslı bir Ehl-i beyt muhibbi olduğu anlaşılan şairin Hilye’sindeki dilin daha sanatlı oluşu ise eserin Hz. Peygamber’le ilgili olmasından nedeniyle konunun daha beliğ ifade edilmesine ağırlık verilmesinden kaynaklanmış olmalıdır.

HAKANİ MEHMED BEY’İN ESERLERİ

Hilye-i Hâkānî (Hilye-i Saadet). Hâkānî’nin tanınmasını ve şöhrete ulaşmasını karşılayan eser Türk edebiyatında hilye türünün ilk ve en kayda değer örneğidir. Divan. Miftâhu’l-fütûhât.

Kaynak: DİA

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/hakani-mehmed-bey-kimdir.html