İnsan Suresi 20. ayeti ne anlatıyor? İnsan Suresi 20. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

İnsan Suresi 20. Ayetinin Arapçası:

وَاِذَا رَاَيْتَ ثَمَّ رَاَيْتَ نَع۪يمًا وَمُلْكًا كَب۪يرًا

İnsan Suresi 20. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ne yanlamasına baksan hayâle gelmez nimetler, şatafat ve büyük bir saltanat görürsün.

İnsan Suresi 20. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ, önce anlatılanlara ilâveten has kulları için hazırladığı nimetleri saymaya şöyle devam ediyor:

        İtina ile işlenmiş ve döşenmiş koltuklar üzerine oturup yaslanırlar. Cennette güneşin sıcağı gibi aşırı sıcak görmeyecekleri gibi, fazla derecede soğuk da görmezler.

Çünkü cennet kendine has bir nurla aydınlanacak ve orada mü’mine can sıkıntısı verecek hiçbir şey olmayacaktır. Onları cennet ağaçlarının gölgeleri bürür, meyveleri onlara dürüst eğildikçe eğilir. O Kadar oysa ayakta olan da, oturan da, yatan da onları kolaylıkla alabilir. Uzaklıkları veya dikenli oluşları sebebiyle elleri geri boş dönmez.

        Cennetliklerin önlerinde parlak gümüş kaplarla yemekler, berrak billûr testilerle meşrubat dolaştırılır. Kadehlerine istedikleri kadar içecek konulup kendilerine ikram edilir. (bk. Zuhruf 43/71)

        Onlara gümüş billûr kadehlerle, içine zencefîl karıştırılmış bir içecekten doldurulup ikram edilir.

Zencefîl, güzel kokusuyla içeceğe lezzet veren çok hoş bir baharattır. Buradan anlaşıldığına tarafından, cennet ehline içirilen içeceğe yukarıda geçtiği gibi kâh kâfûr, kâh zencefîl karıştırılmaktadır. Yahut bu içecek, kâh kâfûr pınarından, kâh zencefîl pınarından doldurulmaktadır. Kâfûr serinlik, zencefîl ise sıcaklık verir. Cennetliklerin her iki zevki de tatmaları istenir. Zencefil karışımlı olan ve müslümana sadece neş’e üstüne neş’e veren bu meşrubat de tükenmeyecek kadar çoktur. Çünkü onun kaynağı Selsebîl denilen bir pınardır. Selsebîl, içilmesi gayet leziz, tatlı, boğazdan çok kuytu geçen bir içecektir.

        Altın ve gümüş kaplara konmuş nefis yemekleri, gümüşten yapılmış billûr kadehlerdeki leziz şarapları dolaştıranlar, etrafa saçılmış inci daneleri kadar güzel, aydınlık, ihtiyarlamaz, tazelikleri bozulmaz, ebedi civanlardır.

Saçılmış inci daneleri, ışıkları birbirine değdiği için hoş ve parlak bir dış görünüş verir. Bu sebeple o gençler etrafa dağılmış incilere benzetilmişlerdir. Bunların ışığı çevreye vurmakta ve hizmet için dolaşmaktadırlar. Bu manzarayı görenler, bunun gerçekten büyük bir nimet, koskocaman bir mal varlığı, şatafat ve devlet olduğunu anlarlar.

        Cennetlikler altlık olarak سُنْدُسٌ (sündüs) denen ince ipekten, üstlük olarak da اِسْتَبْرَقٌ (istebrak) denilen kalın ipekten elbiseler giyerler. Bu elbiselerin renkleri yeşildir. parıl parıl parlayan bu giysilere ilaveten bileklerine gümüş bilezikler takarlar. (bk. Kehf 18/30-31)

        Rableri onlara tertemiz bir içecek içirir.

Bu içecek keza temizdir, keza temizleyicidir. Onda dünya içeceklerinde yer alan lekelerden eser yoktur. Onu içtiklerinde cennetliklerde de hiçbir kir ve üzüntü bırakmaz.  Çünkü شَرَابًا طَهُورًا  (şerâben tahûren) diye isimlendirilen bu içecek daha önce sözü edilen biri kâfur katkılı, diğeri zencefil katkılı iki çeşit içeceğin ikisinden de üstün ve direkt âlemlerin Rabbi kadar içirilen, içine hiçbir katkı katılmamış, saf ve tertemiz bir içecektir. Bunu içenlerde Hakk’ın cemâline kavuşma neşesi doğar. Rivayete kadar cennetliklere yiyecek ve içecekler verilir. En sonunda da tertemiz bir meşrubat sunulur fakat, bununla kalpleri ve tüm içleri tertemiz olur; dışlarından misk kokusu gibi bir ter halinde taşar. Yine rivayete tarafından bu, cennet kapısında bir kaynaktır ama her kim ondan içerse ulu Allah onun kalbinde kin, aldatma ve hasetten veya içinde kirden lekeden eser bırakmaz, hepsini çekip çıkarır. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXX, 225) Nitekim bu mânaya sinyâl etmek üzere: “Biz onların kalplerinde kin ve nefret namına ne varsa hepsini söküp atarız. Arkadaş ve kardeş olarak tahtlar üzerinde müşterek otururlar” (Hicr 15/47) buyrulur. Bundan maksadın sırf ruhanî olan bir içecek olup, insanı Allah’ın dıştan her şeyden uzaklaştıran ilâhî bir tecelli olduğu da söylenmiştir.

Hikâye olunduğuna kadar, Bâyezid-i Bistâmî’ye bu âyeti sormuşlar. Şöyle demiş: “Allah onlara tertemiz bir meşrubat sundu. Onlardan kendi zatından başka her şeyin sevgisini temizledi.” Sonradan da şöyle demiş: “Ulu Allah’ın ikram edeceği bir içecek vardır ki, onu kullarının en faziletlileri için saklamıştır. Bu içeceği onlara doğrudan doğruya kendisi içirir. İçtiler mi coşarlar, coştular mı uçarlar, uçtular mı ererler, erdiler mi ayrılmazlar. Onlar “Gücü her şeye yeten ve hükmü her şeye geçen Hükümdar’ın huzurunda, memnun olacakları çok şerefli bir hak ve dürüstlük meclisindedirler” (Kamer 54/55) sırrına ermişlerdir. (bk. Elmalılı, Adalet Dini, VII, 5510-5511)

Nihâyetinde Allah Teâlâ onlara hitap ederek, eriştikleri bu nimetlerin dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olduğunu, çünkü o amellerinin kabule şayan görüldüğünü haber verir. Bunun melekler kadar söylenmesi de mümkündür. (bk. Hâkka 69/24; Ra‘d 13/23-24; Zümer 39/73)

Acilen de Resûlullah (s.a.s.)’e hitap edilerek, onun muazzez şahsında bütün inananlara bu hoş ve sonsuz nimetlere ulaşmanın yolu beyân buyrulur:

İnsan Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

İnsan Suresi 20. ayetinin meal karşılaştırması ve öteki ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/insan-suresi-20-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html