Kadir Gecesi’nde neler oldu? Kadir Gecesi’nde meydana gelen hadiseler.

Ramazân-ı Şerîf’in coşkusunu en derinlerimizde hissettiğimiz, gönlümüzün bayram yeri olduğu, evlerimize huzurun, sekînetin dolduğu şu kutsal günlerde sırrın sahibi olan Rabbimizden niyazımız odur ama; bu mübarek aydaki bin aydan kıymetli olan sırlı geceyi hakkıyla idrâk ve ihyâ edebilelim.

Zira Cenâb-ı Adalet, bu geceyi şöyle medhediyor:

Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Rûh (Cebrâil), her iş için iner dururlar. O gece, selâmet ve esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar...” (el-Kadir, 1-8)

Kur’ân-ı Kerîm’in indiriliş zamanı hakkında ilk beyân, Bakara Sûresi’nin 185. âyetinde üretilmiş ve indirildiği ayın Ramazan ayı olduğu bildirilmiştir.

“Ramazan ayı insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır…” (el-Bakara, 185)

Bir diğer âyet-i kerîmede onun gece vakti indirildiği bildirilmiş ve şöyle buyurulmuştur:

“Apaçık olan kitaba andolsun fakat, Biz onu mübârek bir gecede indirdik...” (ed-Duhân, 2-3)

Kadir Sûresi’nin birincil âyeti ile de kerîm kitabımız Kur’ân’ın, Kadir gecesinde indirildiği açık açık beyân edilmiştir.

KADİR GECESİ'NDE NELER OLDU?

Duhân Sûresi’nde Kadir gecesi için “Her hikmetli iş, o gecede ayrılır” denilmiştir. İbn-i Abbâs’tan rivâyetle de şöyle buyurulmuştur:

“Allah, Kadir gecesinde gelecek senenin aynı gecesine kadar bir yıl içerisinde olacak her şeyin; yağmurdan rızka, can vermekten öldürmeye dek her şeyi takdir eder ve bu işleri vazifeli meleklere teslim eder. Rızıkların, bitkilerin ve yağmurların nüshasını Mîkâil’e; savaşların, rüzgârların, zelzelelerin, yıldırımların ve Ay-Güneş tutulmalarının nüshasını Cebrâil’e, amellerin nüshasını İsrâfil’e, musibetlerin nüshasını vefat meleğine teslim eder.”

Bu kutsal gecede ilk olarak Cebrâil -aleyhisselâm- edinmek üzere yeryüzüne çoğu melek iner ve mü’minler için Rabbimize duâ ve istiğfarda bulunurlar. Bu durum şöyle rivâyet edilir:

“Kadir gecesi olunca, Allah Teâlâ, Cebrâil -aleyhisselâm-’a sayıları yetmiş bin olan Sidre-i Müntehâ melekleriyle beraber yeryüzüne inmelerini emreder. Beraberlerinde nûrdan sancaklar vardır. Yeryüzüne indiklerinde Cebrâil kendi sancağını, öteki melekler de kendi sancaklarını şu dört yere dikerler:

Kâbe’nin yanında, Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kabrine, Beyt-i Mukaddes mescidine (Mescid-i Aksâ’ya), Tûr-i Sînâ mescidine...

Sonradan Cebrâil -aleyhisselâm- meleklere:

«-Dağılın!..» der.

Onlar, içinde mü’min erkek ya da mü’min kadın bulunan hiçbir konut, oda, ikâmetgâh ve gemi bırakmamak üzere hepsine girerler. Girdikleri evlerde tesbîhte bulunurlar, yüce Allâh’ı takdîs ederler, tehlîlde bulunurlar. (Onların günahlarının bağışlanması için Allâh’a yalvarırlar.) Tanyeri ağarıncaya değin buna devam ederler. Tanyeri ağarınca semâya yükselirler.” (Abdülkadir Geylânî, Gunye, 2/14)

Rûhu’l-Beyân tefsirinde de yeryüzüne inen melek ile de şöyle denilmiştir:

“Bazı âlimlere kadar okuduğumuz bu âyette geçen «ruh»tan maksat bir melektir ancak, gökleri ve yerleri yutkunmak istese, bir lokmada yutabilir. Ya Da bu o kadar bir melektir ki, başı Arş’ın aşağıda, iki ayağı yedi kat yerin dibindedir. Bu meleğin bin başı vardır ve her baş dünyadan daha büyüktür. Keza her ilk kez bin yüz, her yüzünde bin ağız, her ağzında bin dil vardır. Bu değin dil ile bin çeşit tesbih, tahmid ve temcidde bulunur. Allâh’ı tesbih eder, her bir dilin dili diğerine benzemez. Bu melek tesbih etmek için ağzını açtığında, göğün tüm melekleri ağzından meydana çıkan nûr kendilerini yakacak korkusuyla secdeye kapanırlar. Sözünü ettiğimiz bu melek, sabahleyin-akşam Allâh’ı tesbih eder. Kadir gecesi geldiğinde ise, iner ve Muhammed ümmetinden oruç tutan erkeklerle kadınlar hakkında işaret ettiğimiz bin ağzı ile tan yeri ağarıncaya dek istiğfarda bulunur.” (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, Erkam Yayınları, c: 23, sh: 518)

Bu geceye bir ömrü sığdırmış Rabbimiz… Durup bir düşünsek, nasıl büyük bir lütuftur bu… Yalnızca böyle bir nîmetin şükrü için secdeden kaldırmasak başımızı, yine edâ edemeyiz şükrünü… Neresinden bakarsak, her hâliyle giz… Her hâliyle rahatlık… Her hâliyle sürûr… Pek bir giz ki, hangi gün olduğu konusunda dahî farklı rivâyetler vardır. “Bulanlar, arayanlardır!” demiş büyükler… Efendimiz de “arayın” buyuruyor…

“Ramazan’ın içinde arayın, son on gününde arayın, on günün tek rakamlı günlerinde arayın.”

Habibullah Efendimiz de Ramazan Ayı’nın son on günü geldiği süre ibadetlerini artırır ve âilesini bu konuda uyarırdı. Ne mutlu, her seneye, bir ömür sığdırabilenlere…

Öyle bir gece ki bahsettiğimiz, Peygamber Efendimizin şu müjdesi bile başlı başına her şeyi anlatmaya yetecek vasıftadır:

“Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini ihyâ ederse, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Her kim îman ederek ve sevabını Allah’tan bekleyerek oruç tutacak olursa, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır.” (Münâvî, VI, 191)

KADİR GECESİ GÖRÜNEN NUR

Kadir Gecesi görünen nûr ile ilgili şöyle denilmiştir:

“Kadir gecesi görülen nûr, meleklerin kanatlarının nûrudur. Bu nûr, Adn Cenneti’nin nûrudur. Bu cennetin kapıları Kadir gecesi açılır. Yahut bu nûr, Livâü’l-Hamd nûrudur. Âriflerin esrarının nûrudur. Allah onların esrar perdelerini kaldırmıştır fakat, mahlûkat onların nûrlarını görsünler. Bu yorumlama, Kadir gecesinin hakikatine yerinde bir açıklamadır. Çünkü Kadir gecesinin hakikati, melekût âleminin ârifin kalbine inkişâf etmesinden ibarettir. Bâtın, melekût âleminin nûruyla aydınlandığında o âlemden zâhire akseder.”

Bu gecenin ihyâsı için özel bir beyhude namaz belirtilmemekle birlikte bu gecenin fazileti ve yapılacak duâların kabul edilme ümidinin artı olması nedeniyle öteki gecelere kadar daha yoğun bir ibadetle aşmak gerekir. Özellikle kazâ namazı kılma, gece namazlarını artırma, Kur’ân-ı Kerîm okuma, tevbe-istiğfarda yeralma, zikir, tesbîh ve duâ ile Allah Teâlâ’ya niyazda bulunmak gerekir. Bu gecenin gündüzünde de hayır-hasenatta bulunmak, gereklilik sahiplerini ve yoksulları gözetmek tavsiye edilmiştir.

Bu günde Peygamber Efendimizin Hazret-i Âişe -radıyallahu anhâ- Vâlidemiz’e öğretmiş olduğu duâyı dilden düşürmemek ve bu duâ ile Cenâb-ı Yargı’tan bağışlama dilemek gerekir:

“Allâhümme inneke afüvvün, tuhibbül afve fa’fü annî.”

“Allâh’ım! Kuşkusuz Sen affedicisin, affı seversin. Beni affet!..” (Tirmizî, Deavât, 84; İbn-i Mâce, Duâ, 5)

Said bin Müseyyeb, bu gecenin ihyâsı ile ilgili olarak şöyle demiştir:

“Her kim akşam ve yatsı namazlarını câmide cemaat ile kılarsa, Kadir gecesinden bir pay almış olur.”

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulur:

“Kim Kadir Sûresi’ni okursa, Allah ona Ramazan orucu tutup, Kadir gecesini ihyâ eden kimsenin sevabını verir.” (İbn-i Hacer, Kâfi, IV, 781)

Cenâb-ı Hakk’a niyaz ile başladık yazımıza, niyaz ile bitirelim:

Yâ Rabbi! Bizleri Kadir gecesinin kadrini bilenlerden ve bu geceyi hakkıyla ihyâ edenlerden eyle. Yâ Rabbi! Bu gece hürmetine ümmet-i Muhammed’i affeyle. Âmîn!

Kaynak: Merve Güleç, Şebnem Dergisi, 148. Sayı

İslam ve İhsan

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/kadir-gecesinde-ne-oldu.html