Maksada kavuşmak için dünya tarafından mı ahiret göre mı gidileceği yoksa kendi kendisiyle mi yoksa Allah Teâlâ ile mi meşgul olunması gerektiği fakat beceri nûrû ile anlaşılması mümkün. Marifet nûru tefekkürden meydana gelir.

Cüneyd-i Bağdâdî kuddise sirruh buyurur:

– Beceri, ulu Allah’ın ilmi yanına, insanın kendi cehâletini bilmesidir. Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh buyurur:

 – Allah’ın kelâmını ve Rasûlullah’ın sünnetini haberdar olan ve onlarla amel eden mürşidlere uyunuz. Haklarında hüsn-ü zan besleyiniz. Bilmediklerinizi onlardan öğreniniz. Onların huzurunda hoş edeple hareket ediniz. Onlarla beraberliğinizde usûl ve âdâba riayet ediniz. O zaman felâh bulur, kurtuluşa erersiniz. Siz Allah’ın kitabına, Rasûlullah’ın ahlâkına ve bunları iyi bilen ve hükümleriyle amel eden mürşidlere uymadıkça aslâ felâh bulamaz, kurtuluşa eremezsiniz. Kim ama sırf kendi aklı ile hareket eder ve kendini başkalarından müstağni sayarsa dalâlete düşer. Senden daha bilgili olanların sohbetlerine iştirak etmek sûretiyle nefsini kötü ahlâktan temizle. Ruhûnu edep et, ahlâkını güzelleştir. Önce kendi ruhunun terbiyesi, kendi nefsinin ıslâhıyla meşgul ol. Sonradan da başkaları ile. Nitekim Rasûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyuruyorlar:

– “Önce kendi nefsinin terbiyesi ile işe başla, daha sonra da başkalarına yönel.”

– “Muhtaç olan akrabalar varken, başkalarına sadaka verilmesi uygun olmaz.”

MARİFET NURU

Maksada kavuşmak için dünya göre mı ahiret göre mı gidileceği yahut kendi kendisiyle mi yahut Allah Teâlâ ile mi meşgul olunması gerektiği ama beceri nûrû ile kavranabilir. Marifet nûru tefekkürden meydana kazanç. Karanlıkta yolda yürüyemeyen bir kimse, anlamak taşı ile elindeki mumu yaksa, bu mum sebebiyle hali değişir, görmeye başlar. Yolu yol olmayandan ayırır ve yürümeye başlar. Bunun gibi asıl olan o iki ilim ve onların birleşip meydana getirdiği üçüncü ilim iki çakmak taşı gibidir.

TEFEKKÜR ÜÇ ŞEY İÇİNDİR

Tefekkür bilmek taşlarını birbirine vurmak gibidir. Marifet ise, onlardan gelen ışık gibi olup onunla kalbin hali değişir. Kalbin hali değişince iş ve ameller de değişir. Meselâ âhiretin daha iyi olduğunu görüp, sırtını, arkasını dünyaya, yüzünü ahirete döndürür. O halde tefekkür üç şey içindir: Beceri, hal ve ilim. Fakat amel hâle tâbi, hal de marifete tâbi, beceri de tefekküre tâbidir. Seslenmek ama tefekkür tüm iyiliklerin aslı ve anahtarıdır. Üstünlüğü bununla ortaya çıkar.

HE ŞEYİN YARATICISI ALLAH’TIR

İmam Gazâli kuddise sirruh: “Kimyâ-ı Saâdet” kitabında buyurur oysa: Var olan her şeyi Allah Teâlâ yaratmıştır. Hepsinde şaşılacak haller, bilinmez özellikler ve intizam vardır. Göklerin ve yerlerin zerrelerinden hiçbir zerre yoktur ancak, kendini yaratanı tespih etmesin, takdis etmesin: “İşte baki kudret, işte sonsuz ilim” demesin.

Bunlar anlatılabilenlerden daha sonsuzdur. Olur Ya tüm denizler mürekkep, ağaçlar kalem ve tüm mahlûklar kâtip olsa ve uzun seneler oturup yazsalar, yazacakları söylenmesi icap edenin yanına böylece az kalır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

– “Ey Habîbim de ancak: Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri bitmeden deniz biter. İkinci bir deniz getirsek yine biter.” (Kehf Sûresi, 109)

YARATILANLAR İKİ KISIMDIR

Lakin özet olarak bilinir ki yaratılanlar iki kısımdır. Bir kısmından hiç farkında olan değiliz. Onları düşünemeyiz. Nitekim Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyuruyor fakat:

– “Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve hemen şimdi mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ı tesbih ve takdis ederim.” (Yâsin Sûresi, 36)

Bizim bildiklerimiz de iki kısımdır. Biri talep, kürsî, melekler, cinler, şeytanlar ve bunlar gibi gözle görülemeyenlerdir. Gözle görülenler ise gökyüzü, güneş, ay, yıldızlar, dünya ve yer üzerinde yer alan dağ, sahra, şehirler ve denizler. Dağlarda ve toprakta yer alan cevherler ve madenler, yeryüzünde yer alan ur, karada ve denizde yaşamış, bütün hayvanlardır. İnsan ise bambaşka bir yaratıktır. Yer ve gök aralarında bulunan bulut, yağmur, kar, dolu, gök gürültüsü, yıldırım, gökkuşağı ve havada olan hadiselerin hepsi, tefekküre vesîle olan konulardır. Çünkü bunlar Allah Teâlâ’nın mânâlı sanatlarıdır. Bunların tümü Allah Teâlâ’nın âyet ve işâretleri olup, bunlara görmek sûretiyle tefekkürü emretmiştir.

Kaynak: Sâdık Dânâ Altınoluk Sohbetleri-6, s.24- Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/marifet-nuru-nedir.html