Peygamber (s.a.v.) Efendimizin dünyaya teşrifleri vesilesiyle Süleyman Çelebi Hz. kadar kaleme alınan Mevlid-i Şerif, hocalarımız kadar okundu.

Kerim Öztürk, Ferruh Muştuer ve Fatih Akman hocalar Mevlid-i Şerif'i okuyorlar.

TEVHİD BAHRİ (KERİM ÖZTÜRK)

VELÂDET BAHRİ (FERRUH MUŞTUER)

MERHÂBÂ BAHRİ (FATİH AKMAN)

TÜRK DİNİ MUSİKİSİNDE MEVLİD

Türk dinî mûsikisinde mevlid, özellikle Osmanlı coğrafyasında yoğun bir ilgi görebilen Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât adlı mesnevisinin besteli ya da kendine has bir şekilde irticâlen okunmasını ve bu maksatla yapılan törenleri ifade eder.

Eserin başta Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü (mevlid kandili), kutsal gün ve geceler (kandiller) olmak üzere din büyüklerini kutlama, ölüm, doğum, sünnet, evlenme, hac ibadetini yerine getirme vb. olayların gerisinde mutluluk ve üzüntülerin beraberce paylaşılması için düzenlenen toplantılarda okunması yaygın bir âdet haline gelmiştir.

Sadettin Nüzhet Ergun gibi bir takım araştırmacılar, Vesîletü’n-necât’ın bizzat Süleyman Çelebi ya da Sinâneddin Yûsuf göre bestelenmiş olabileceğini kaydetmektedir (Türk Musikisi Antolojisi, I, 13, 17). Ama eserin bugün bilinen yegâne bestekârı Bursalı Sekban’dır (XVII. yüzyıl). Mevlidin bu bestesi XIX. yüzyılın sonlarına dek okunmuş, zamanla unutulmaya yüz tutunca Mutafzâde Ahmed Efendi gibi mûsikişinaslar bu besteyi aydınlatmak için uğraşmışsa da aldırmazlık sonucu unutulmuştur. El yazması bazı mevlid nüshalarında mısraların yanına yazılan ve o mısrada peşine düşüp takip edilmesi gereken makam seyirlerini sinyâl eden makam isimleri eski besteli mevlidin izlerini taşıyan kayda değer evraklar olarak günümüze ulaşmıştır.

MEVLİD NASIL OKUNUR?

Mevlid manzumesinin her bölümü (bahir) mevlidhan denilen bir kişi kadar, bahirler arasındaki tevşîhler de tevşîhhan grubunca okunur. Bahirler arasında emin bir makam sıralaması peşine düşüp takip edilerek gerçekleştirilen mevlid icrasında genelde şöyle bir seyir takip edilir:

Önce sabâ, çârgâh, dügâh ya da şevkutarab makamından tilâvet edilen Kur’ân-ı Kerîm veya bir tevşîhle mevlid töreni açılır. sonra yine benzer makamda bir kaside okunup, “Allah adın zikredelim evvelâ” mısraıyla başlayan “Tevhid” veya “Münâcât” bahrine sabâ makamıyla girilir. Sabâ zemzeme, bestenigâr, dügâh, çârgâh, şevkutarab, muhayyer, uşşak, isfahan, tâhir-bûselik, hüseynî ya da acem-aşiran, acem-kürdî gibi makamlara geçkiler yapılarak, “Her fakat diler bu duâda buluna / Fâtiha ihsan ede ben kuluna” mısraının peşinde mevlidhanın yüksek sesle söylediği, “Merhum ve mağfur Süleyman Çelebi’nin ve kâffe-i ehl-i îmânın ruhu için el-Fâtiha” cümlesini takiben okunan Fâtiha’dan sonradan bahir tamamlanır.

“Yargı Teâlâ çün yarattı Âdem’i” mısraıyla başlayan “Nur” bahrine hicaz makamıyla girilir. Eviç, ferahnâk, segâh, müstear, şehnaz, karcığar, tâhir-bûselik makamlarında geçkilerin yer aldığı bu bahir de hicazla sona erer; arkasında topluca salavât getirilir. Mevlidin üçüncü bahri, “Âmine Hâtun Muhammed ânesi” mısraıyla başlayan “Vilâdet” (Velâdet) bahridir. Rast makamıyla başlayan bu bahirde nişâburek, sûzidilârâ, segâh, nihâvend veya sûzinak, mâhur, hüzzam, sabâ, uşşak veya hicaz, kürdîlîhicazkâr, isfahan makamları gösterildikten sonradan yine rast ile karar kılınır; okunan salâtü selâmı kısa bir dua peşine düşüp takip eder. Bu bahirde, “İndiler gökten melekler saf saf” mısraında gerdâniye perdesinden girip mâhur nağmeleriyle meyan yapmak, “Bu gelen ilm-i ledün sultânıdır” mısraını kürdîli-hicazkâr, “Âmine eydür çü vakt oldu tamamlanmış” mısraını da isfahan makamında okumak âdettir. “Yaratılmış tümce oldu şâduman” mısraıyla başlayan “Merhaba” bahrine hüseynî ile girilip pencgâh, uşşak gibi makamlara geçkiler yapıldıktan sonra segâh veya hüzzamda karar kılınır; gerisinde salâtü selâm getirilir. Mevlidin “Mi‘rac” bahrine, “Söyleşirken Cebrâil ile kelâm” mısraıyla girilir. Hüzzam, segâh, ırak, karcığar, sabâ, eviç, hicaz, nihâvend, sûzidil ve kürdîli-hicazkâr makamlarına geçkiler yapıldıktan daha sonra segâh makamıyla karar kılınmasının arkasından tekrar salâtü selâm getirilir. Uzun süredir böylece okunmayan “Ölüm” bahri de hicaz, nevâ, uşşak ve bayatî makamlarından okunmaktaydı. Mevlidin son bölümü olan “Dua” bahrine uşşak makamıyla girilir. “Yâ ilâhî ol Muhammed hakkıyçün” mısraıyla başlayan bu bölümde komşu makamlarda gezinildikten, bu vesileyle sabâ ve bestenigâr makamlarına da geçkiler yapıldıktan sonradan, “Rahmetullāhi aleyhim ecmaîn” mısraıyla hüseynî makamında mevlid bitirilir. Arkasında okunan Kur’ân-ı Kerîm ve yapılan dua ile mevlid kıraati ve töreni tamamlanır.

MEVLİDDE KASİDE OKUNMASI

Son zamanlara değin mevlid bahirleri arasında mevlidhanların kaside okuduğu bilinmektedir. Bir bahrin bitiminin ardından okunacak bahrin makamında Kur’ân-ı Kerîm ya da tevşîh (bazan ikisi birden) okunur, mevlidhan da önce bir kaside okuyup ardından bahre girerdi. Son yıllarda ise bir takım mevlidhanların bir münasebet düşürerek bahir içerisinde kaside okudukları görülmektedir. Ancak bu durumda kaside ile bahrin konuları ve edebî seviyesi arasında bir uyumun bulunmasına dikkatli olmak gerekir.

Kaynaklarda, Süleyman Çelebi mevlidinin yalnızca İstanbul’da Koca Mustafa Paşa Sünbül Efendi Dergâhı’nda okunduğu açıklanmış bir diğer bestesinden de laf edilmektedir. Yakın dönemlere dek okunan bu eserin özelliği, her beytin arkasından tevşîhhanlar tarafından Allah’ın “hay” isminin peş peşe iki kere bitmiş edilmesiydi. Ancak bu kelimedeki “h” harfiyle Türkçe’de “evet” mânasına gelen “hayhay” kelimesindeki “h”nin aynı şekilde telaffuz edilmesi mâna karışıklığına sebep olmaktaydı. Meselâ, “Gece gündüz işleri ayaklanma millet / Korkarım kim yerleri ola tamu” beytinden sonradan söylenen “hay hay” nakaratı mânaya böylece uygun düşmediğinden bu zikirli mevlidin okunması terkedilmiştir.

MEŞHUR MEVLİDHANLAR

Türk mûsikisinde öteden beri mevlidhanlıkla şöhret bulmuş öyle fazla mûsikişinas yetişmiştir. XVIII. yüzyıldaki meşhur mevlidhanlar arasında Emîr Buhârî Camii hatibi hattat ve şair Hâfız Şühûdî Mehmed Efendi, Beşiktaş’ta Sinan Paşa Tekkesi şeyhi Mustafa Rızâ Efendi, dinî eserler bestekârı Çâlâkzâde Şeyh Mustafa Efendi, Zeyrek Camii müezzini Hüseyin Büyükbaba en önemlilerindendir. XIX. yüzyılda İstanbul’da mevlidhanlıkla meşhur hâfızlardan Aksaraylı Kör Hâfız Hasan Efendi, hünkâr mevlidhanı Fındıklılı Hacı Hakkı Efendi, hünkâr imamı Hâfız Yûsuf Efendi, Enderunlu Hâfız Hüsnü Efendi, Bedevî şeyhi Ali Baba, Hâfız Âşir, Beylerbeyi Camii hatibi Rifat Bey, Selimiye hatibi Şeyh Ömer Efendi, Hopçuzâde Mehmed Şâkir Efendi, Balat Sünbülî Dergâhı şeyhi Kemal Efendi, Hüdâyî Tekkesi şeyhi Mehmed Rûşen Efendi, Mutafzâde Ahmed Efendi ve Mehmed Âkif’in (Ersoy) bir şiiriyle kıraatini ölümsüzleştirdiği Said Paşa İmamı diye tanıdık Hasan Rızâ Efendi bilhassa zikredilmesi gereken isimlerdir.

Son dönemin manâlı mevlidhanları aralarında ilk olarak Hâfız Sâmi almak üzere hünkâr mevlidhanı Boyabatlı Mustafa Şevki Efendi, Süleymaniye Camii başmüezzini Hâfız Kemal Efendi, Beyoğlu Ağa Camii imamı Hasan Rızâ Efendi, Muhyiddin Tanık, Hâfız Burhan, Mecit Sesigür, Esat Gerede, Yeraltı Camii imamı Ali Üsküdarlı, Hüseyin Sebilci, Kâzım Büyükaksoy; günümüz mevlidhanları aralarında ise Halil İbrahim Çanakkaleli, Aziz Bahriyeli, Fevzi Darı, Emin Işık, Zeki Altun (ö. 1999) ve Kâni Karaca (ö. 2004) bilhassa belirtilmelidir.

Mevlid manzumesi son ödev hattat ve mûsikişinaslarından Kemal Batanay tarafından baştan bestelenmiş, Kâni Karaca’nın meşkettiği bu bestenin notası demin neşredilmediğinden okunması yaygınlaşmamıştır. Keza bestekâr Sadettin Kaynak’ın bir mevlid bestesinden bahsedilmekteyse de henüz ortaya çıkmamıştır. XX. yüzyıl mevlidhanlarının mevlid metnine kendi zevklerince eklemeler yaparak okumaları tahrifata sebep olduğundan tasvip edilecek bir başvuru formu değildir.

Kaynak: DİA

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/mevlid-i-serif-nasil-okunur.html