Hadisi şerifi nasıl anlamalı ve amel etmeliyiz? Hadisi şeriften çıkarmamız gereken dersler nelerdir?

Ebû Hüreyre  radıyallahu anh’den rivayet edildiğine tarafından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Mü’minin ruhu, ödeninceye değin borcuna bağlı kalır.” (Tirmizî, Cenâiz 74. Keza bk. İbni Mâce, Sadakât 12)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Ölen kimsenin dünya ile alâkası kesilir. Ama bu hadîs-i şerîf, bu ilginin bir konuda devam ettiğini bildirmektedir: Borç. Borçlu olarak ölen mü’minin ruhu, kavuşacağı ikram ve iyiliklere, borcu ödeninceye dek ulaşamaz. Bir başka anlayışa göre, borçlu ölmüş mü’min hakkında, ilk meslek olarak borcunun ödenip ödenmediğine bakılır. Her iki yoruma tarafından de borçlu ölen mü’min için borcu, bir çeşit etap bağıdır, onu yerinden kıpırdatmaz.

Hadisimiz mirasçıları, ölünün borçlarını bir lahza önce ödemeye özendirme etmektedir. Şayet ölen kimse borçlarını ödeyecek dek mülk bırakmışsa önce bu borçlar ödenir; mal bırakmamışsa, borcu devlet bütçesinden ödenir. Zira İslâmiyet’in birincil yıllarında, borçlu ölenlerin cenaze namazını kılmayan Hz. Peygamber, fetihler sebebiyle maddî imkâna kavuşunca, “Ölüp de mal bırakanın bıraktığı mallar vârislerinindir, borç bırakanın borcunu ödemek ise bana aittir” (Buhârî, Nafakât 15; Kefâle 5; Müslim, Cum’a 43, Ferâiz 15,16) emir vermek suretiyle İslâm devletini bu konuda görevlendirmiştir.

Borçtan ve borçlu ölmekten Allah’a sığınmalı, lüks ve israf yüzünden gereksiz yere borçlanmaktan kaçınmalıdır. Hz. Peygamber birincil zamanlar, müslümanları borçlanmaktan alıkoymak için, ölenin borcunun olup olmadığını sorar, aldığı cevaba kadar onun cenaze namazını kılar veya kılmazdı. Bu, esasen son derece zorlama şartlarda bulunan müslümanları kendi yağlarıyla kavrulmaya zorlayan bir hareketti. Daha sonraları, devlet imkânları genişleyince, zarurî ihtiyaçları için borçlanmış ve fakat ödeyemeden ölmüş ve ödeyecek kadar mal bırakmamış olan müslümanların borçlarını ödemeyi üstlendi.

İbni Mâce’nin Sünen’inde bulunmakla beraber, râvilerinden biri cılız olan bir hadîste (Sadakât 21), borçlu ölen kimseden kıyamet günü borcunun tahsil edileceği bildirilmekte, daha sonra da bu genel hükümden şu üç kişinin müstesna olduğu haber verilmektedir:

a) Allah uğrunda verdiği uğraşta bedeni kuvvetsiz düştüğü için  Allah’ın düşmanları ve kendi düşmanlarına aleyhinde zorlama galip gelmek için borçlanan adam. b) Yanına ölen bir müslümanın techiz ve tekfini için borç almaktan başka imkân bulamayan kimse. c) Bekarlık nedeniyle günaha girmekten korkup dinini korumak maksadıyla evlenen ve bu sebeple borçlanan birey.

Tabiatıyla burada şu hususa da muhabere etmek yerinde olacaktır. Bu üç meşru sebeple borçlanmış olan kimsenin, imkan bulduğu anda borcunu ödemesi gerekir. İmkânı olduğu halde borcunu ödemeden ölürse, bu ilâhî ikramdan yararlanamaz. Sorumluluktan kurtulabilmesi için, borcunu ödeyecek imkân bulamamış olması gerekir. Zaten bir başka hadiste iki türlü borçlu olduğu belirtilmektedir. Borcunu ödemek niyetinde olan ve  borcunu ödemeyi düşünmeyen kimse. Bu ikinci kişi için borcunu ödemekten diğer yol yoktur. Zira ya onun sevaplarından alınıp alacaklıya verilmek ya da alacaklının günahlarından kendisine  borcu kadar yükletilmek suretiyle ödetilir. Çünkü kıyamette başka türlü ödeşmek olası değildir.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir?
Borçlu ölen kimseden borcu mutlaka  tahsil edilir. Mirasçılar ölenin  borcunu  ödemekte acele etmelidir. Borcu ödeninceye değin mü’minin ruhu borcuna ast kalır. Ödemek niyetiyle ve meşrû sebeplerle aldığı borcunu ödeyemeden ölen ve borcuna karşılık herhangi bir mal da bırakmamış olan müslümanın borcu, beytü’l-mâl dediğimiz devlet hazinesinden ödenir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/muminin-ruhu-odeninceye-kadar-borcuna-bagli-kalir-hadisi.html