Oruç tutmamayı ve bozmayı mübah kılan durumlar nelerdir? Şafii mezhebine kadar oruç tutmamayı ve bozmayı mübah kılan haller...

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu farzedilen İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

ORUÇ TUTMAMAYI VE BOZMAYI MÜBAH KILAN HALLER

Allahu Teâla, kullarına zorlama yetiremeyecekleri şeyleri yüklememiştir. Bu durum, oruç için de geçerlidir. Nitekim Cenab-ı Adalet, oruç için tanınan kolaylıkları şu ayetlerinde belirtmektedir:

 "Sayılı günlerde almak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yoksa gezgin olursa (tutamadığı günler dek) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış rahatsızlık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu değin fidye gerekir. bununla birlikte, kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır."[1]

Özür durumu söz konusu değilse, oruca gaye etmeyerek Ramazan günü yiyip içmek, büyük bir günahtır. Bu kişi, yaptığı işten nedeniyle vicdan azabı duyarak tevbe etmek sonradan da orucunu kaza etmek zorundadır.

Ramazan Orucunu Tutmamayı/Bozmayı Mübah Kılan Özürler şunlardır:

Yolculuk: Yolculukta yer alan bir kişi Ramazan orucunu tutmayabilir. Oysa sahur yapabilen ve/ya da yolculuğu sıcacık geçecek bir kişinin oruç tutması daha faziletlidir.

Oruç tutmamayı mubah kılan yolculuğun takriben 90 kilometrelik bir me­safeye üretilmiş olması, yolculuğa fecirden önce çıkılmış olması ve bulunduğu ikâmetgâh biriminin sınırını fecirden önce geride bırakmış olması gerekir. Yolcu­luğun mubah bir meslek için olması ve gezi esnasında bir yerde dört gün sü­reyle ikamete hedef etmemiş elde etmek da şarttır.

Yolculuktayken oruca başladıktan sonra, normalde dayanılamayacak bir bezginlik ve zorluğa mâruz kalan kişi orucunu bozabilir. Aralıksız sefer halinde olan sürücü, pilot, kaptan gibi kişiler, oruç tutmama ruhsatından yararlanamazlar.

Seyahat yapmakta olan kişi ramazan ayında ramazan orucunu tutmayıp adak veya kaza orucunu tutarsa, tuttuğu bu oruç geçerli olmadığı gibi rama­zan orucu yerine de geçmez.

Hastalık: Ağır hasta olan ya da hasta olup güvenilir mü’min bir doktor tarafından oruç tutması yerinde görülmeyen kişiler oruç tutmayabilirler. Oruç konusunda bahane sayılabile­cek olan hastalığın, kişinin oruç tutması halinde ölmesine veya hastalığının artmasına ya da iyileşmesinin gecikmesine yol açacak derecede ağır bir has­talık olması şarttır. Hasta bir kişinin, orucunu bozarken rahatsızlık sebebiyle oruç bozma ruh­satından yararlanmaya gaye etmesi gerekir.

Hasta veya yolcu olduğu için ramazanda oruç tutmayan kişinin, ramazan çıktıktan daha sonra bir dahaki ramazana değin bu orucunu kaza etmemesi duru­munda artık hem kaza orucunu tutması hem de fidyesini vermesi gerekir. Fidye, tutulmayan her gün için yükümlünün yaşamakta olduğu beldede en fazla tüketilen gıda maddesinden bir müd (iki avucun aldığı tahıl miktarı, takriben 832 gr. kadar) yoksullara verilmesidir. Ödenme­yen fidye için her yıl bir kat fazlası eklenir. Oysa bahane devam eder de kaza etme im­kânı doğmadan bir sonraki ramazan gelip çatarsa fidye belirlemek gerekmez.

Kaza etme imkânını bulduğu halde mükellef kişi kaza etme­den ölürse, velisinin onun yerine kaza etmesi mendup olur. Hz. Âişe validemiz, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu söylenti etmiştir: "Üstünde oruç borcu bulunduğu halde ölen kişinin yerine ve­lisi oruç tutar."[2] Kaza etmezse fidyesini verir. Zira bu hüküm Abdullah b. Ömer'den (r.a.) gelen bir rivayette açık­ça açıklama edilmektedir: "Üzerinde ramazan orucunun kazası bulunduğu halde ölen kişinin yerine (velisi) her bir gün için bir düşküne yemek yemek versin."3

Hasta ve yolcu olanların oruç tutanlara saygı icâbı Ramazan günü açıktan yok de kuytu olarak yemek yemeleri uygundur. Bu şahısların seferîlik ve rahatsızlık mazeretleri sona ererse, günün geri kalan kısmında oruçlu gibi dav­ranmaları müstehaptır.

Gebelik ve çocuk emzirme: Hamile ve emzikli kadınların geçmiş tecrübelerine veya bilirkişi bir hekimin ifadesine dayanarak kendi şahıslarına ya da emzirmekte olduğu çocuklarına bedenî ya da aklî bir zarar do­kunacağına şampiyon zanla kanaat getirilmesi durumunda oruç tutmamaları mubah olur. Bu hususta sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Kuşkusuz yüce Allah seferi kişinin üzerinden orucu ve namazın yarısını; hamile ve emzikli ka­dından da orucu kaldırdı."4

Bu durumdaki kadınlar, kendilerinin ya da çocuklarının ölmesinden endi­şe ederlerse oruç tutmaları haram olur. Tutmadıkları oruçları sonra gü­nüne gün kaza ederler. Ama sadece çocuklarına hasar gelmesinden endişe etmeleri sebebiyle tutmadıkları oruçları gününe gün kaza etmekle beraber, her gün için birer fidye vermeleri de gerekir.5

Yaşlılık: Oruç tutmaktan aciz olan yaşlı erkek ve kadınlar oruç tutmayabilirler. İyileşmesinden umut kesilen hasta da oruç tutmama hususunda aynı hükme tâbidir. Eğer sene boyu oruç tutmaktan âciz iseler her oruç için bir kişilik fidye verirler.

Ramazanda oruç tutmaktan âciz olup ramazanda tutamadığı orucu sonradan kaza etme gücüne sahip olan kişinin, bu orucu kaza etmesi gere­leke.

İleri derecede özlem ve susuzluk: Ölmesinden veya organlarından bazı­sının işlerliğini kaybetmesinden korkulacak derecede şiddetli bir arzu veya susuzluğa maruz kalan kişinin oruç tutmaması yoksa tutmuş olduğu orucu bozması caizdir. Nafaka temini için baskı meslek yerine getirmek: Maden ocaklarında, sıcaklık derecesi çok yüksek olan fırın­larda, tehlikeli ve vücudu aşırı derecede yıpratan ağır bir işte çalışmak zorunda kalan ve somut durumu iyi olmayan bir kimseler, alıştırma sırasında aşırı derecede susar ve bedenî bir zarara maruz kalmaktan korkarlarsa, oruçlarını bozmaları caiz olur. Bozdukları oruçlarını daha sonra kaza etmeleri gerekir. Savaş durumu: Ramazan ayında muharebenin yapılacağı gün düşman aleyhinde zinde edinmek için seferî durumda bulunan askerler, dini konuları bilip alıngan olan komutanlarının isteğine kadar hareket ederek oruçlarını bozabilirler.

Tutulmaya başlanılan oruç, beyhude bile olsa bozmamaya çalışmak Allah’a saygı gereğidir. Ama itaat laf konusu olduğundan bir koca karısının, anne-baba evladının, komutan askerinin, konut sahibi, misafirinin kendilerinden müsade almadan tuttukları beyhude oruçlarını bozdurabilir. Bir ziyafete katılması için ısrarla davet edilen kimsenin de beyhude olarak tuttuğu orucu bozmasında bir mahzur yoktur.

Hanefi ve Maliki mezhebine kadar tutulmaya başlandığı halde bozulan nafile bir orucun kazası vaciptir. Şafi ve Hanbeli mezhebine göre vacip değildir. Bozulan herhangi bir nafile orucun kazasını yapıp yapmada oruçlu serbesttir, dilerse bu orucu kaza eder, dilerse etmez. Çünkü üzerine vacib olmayan bir ibadete başlamıştır. Yerine getirmediği fazladan bir ibadet için kendisine kaza gerekmez.

Dipnotlar:

1 Bakara sûresi, 184. ayet.

2 Buhârî, Savm, 42

3 Tirmizî, Savm, 4

4 Nesâî, Sıyâm, 51

5 Şirbînî, Mugni'l-Muhtâc, 2/174

 

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/oruc-tutmamayi-ve-bozmayi-mubah-kilan-haller-safii-fikhi.html