Oruç, hükümlerine tarafından çeşitlere ayrılır. Oruç çeşitleri nelerdir?

Oruç, hükümlerine kadar çeşitlere ayrılır. Bunlar; tutulması farz olan oruçlar, vacip olan oruçlar, nafile olan oruçlar ve mekruh olan oruçlardır.

a. Farz Olan Oruçlar

Tutulması farz olan oruçlar üç kısımdır:

Ramazan orucu: Zamanın kendisi nedeniyle farz olan oruçtur. Zeki olup buluğ çağı çağına gelmiş olan ve oruç tutmaya engel oluşturacak bir özrü bulunmayan Müslümanların Ramazan ayında tutmakla mesul oldukları oruçtur.

Ramazan ayına girmek, ya havanın açık olması halinde hilâli görmekle şayet da havanın kapalı olması halinde Şaban ayını otuz güne tamamlamak­la olur. Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle bu­yurmuştur: "Hilâli görür görmez oruca başlayın, hilâli görünce de orucu açın. Hava bulutlu olursa Şaban ayını otuza tamamlayın."[1]

Bir ülkede ramazan hilâli görülürse  diğer ülkelerde de oruç tutmak gerekmez. Hilâlin görülmediği bölge hilalin görüldüğü bölgeden 133 kilometrelik bir mesafeden uzaktan ise bu mıntıkalardan birinde hilâl görülse bile di­ğerinde görülmüş sayılmaz. Bu uzaklık benzer meridyen üstünde yer alan ülkeler aralarında yok, ayrı meridyenler üzerinde bulunan ülkeler aralarında geçerlidir. Çünkü benzer meridyen üzerinde yer alan ülkelerde ayın doğuşu aynı vakitte olur.

Ramazan orucunun kaza ve keffareti: Bir sebepten ötürü farz olan oruçtur. Vaktinde tutulamayan ya da bir özürden nedeniyle bozulan Ramazan orucunun kazası ile özürsüz olarak bozulan Ramazan orucunun kefaretini tutmak farzdır.

Ramazan orucunun kaza ve kefareti, günü belirlenmiş olmayan farz oruç grubundandır. Fakîhlerin çoğunluğuna tarafından bu oruçların, kaza ya da keffarete kaldığı benzer yıl içinde tutulması gerekir.

Ramazan orucu kazaya kalan kimse kaza borcunu Ramazan ayı dışarıya ve oruç tutmanın mübah olduğu günlerde tamamlar. Keffaret orucunu ise, iki hicri ay veya altmış gün peşpeşe oruç tutmaya engel olmayan bir vakitte tutabilir.

Yeminini bozma, yanlışlıkla adam öldürme, zıharda bu­lunma gibi sebeplerle muhakkak süreler boyunca da kefaret orucu tutmak gerekir.

Adak orucu: Kişinin, tutmak için kendini mesul kıldığı oruç oruçtur. Adak orucu, bir kimsenin Allah rızası için tutmayı adadığı oruçtur. Bu oruç iki türlüdür: Şarta tabi olmaksızın adanan oruçtur fakat, eğer tutulacağı gün belirtilmişse o günde, belirtilmemişse istenilen bir zamanda tutulması vacip olur. Mesela; bir kimse:

"Önümüzdeki Pazartesi günü Allah rızası için oruç tutacağım" demişse o Pazartesi gününde orucu tutması farz olur. Böyle bir vakit belirtmeksizin; "Allah rızası için bir gün oruç tutacağım" diye adakta bulunmuşsa, istediği bir günde bu orucu tutması gerekir.

Nezir orucunun ikincisi ise, şarta emrindeki olarak adanan oruçtur. Şart gerçekleştiği zaman bu orucun tutulması farz olur. Mesela; "falan işim olursa Allah rızası için üç gün oruç tutacağım, falan camide itikâfa girersem üç gün oruç tutacağım." diyen kimsenin, koşullar gerçekleşirse adadığı oruçları tutması gerekir.

b. Beyhude Oruçlar

Farzlardan ayrı ayrı kişinin kendi özlem ve isteğiyle tuttuğu ve tutmakla da Allah'ın rızâsına ermeyi amaçladığı oruçlara nafile oruç denir. Bununla il­gili olarak bir hadis-i şeriflerinde sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda bir gün oruç tutan kişi ile cehennem arasına Allah, yer­le gök arası mesafesi değin geniş bir hendek koyar."[2]

Şu zamanlarda tutulan oruçlar nafile olarak adlandırılır:

Muharrem ayında özellikle aşûre günü ve civarında oruç yetişmek: Muharrem ayında çokca oruç tutmaya çalışılmalıdır. Özellikle Muharrem ayının dokuz, on, onbirinci günleri ya da dokuzuncu gününü onuncu günü ile veya onuncu gününü onbirinci günü ile beraber oruç yetişmek sünnettir. İbn Abbas (r.a.)’ten rivayet edildiğine kadar, Rasûlullah -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Medine’ye gelince Yahudilerin aşure gü­nünde oruç tuttuklarını görmüş ve "Bu oruç nedir?" diye sormuştu. Kendisine “Bu büyük bir gündür. Allah bu günde Musa’yı ve İsrailoğullarını düşmanlarından kurtarmış, bu yüzden Musa da bu günde oruç tutmuştur.” dediler. Hz. Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de; “Ben Musa’ya sizden daha yakınım.” buyurmuş ve bu günde oruç tutulmasını emretmiştir.[3] Zilhicce ayının ilk günlerinde ve özellikle Arefe gününde oruç yetişmek: Zilhicce ayının başından kurban bayramına kadar geçen dokuz günü oruçlu geçirilmek müstehaptır. Hz. Hafsa (r. anha) şöyle demiştir: “Hz. Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- dört şeyi hiç terk etmemiş­tir: Aşure orucu, Zilhiccenin ilk on günü, her aydan üç gün oruç ve sabah namazından önce iki rekat namaz.”[4]

Zilhicce ayının 9. günü oruç tutulmalıdır. Rasûlullah -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur; “Arefe günü tutulan orucun bundan önce ve sonradan birer yıllık gü­nahları örteceği Allah’tan umulur.”[5] Bu oruç hac yapmayanlar içindir.

Şevval ayında altı gün oruç tutmak: Ramazan ayından sonraki ay, Şevval ayıdır. Ebû Eyyub’un naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Her kim Ramazan’ı oruçla geçirir de sonradan buna Şevval ayından altı gün ek ederse, tüm yılı oruçlu olarak geçirmiş gibi olur.”[6]

Peygamberimizin, bütün yılı oruçlu geçirmiş olacağı yönündeki ifadesini, “Kim iyilikle gelirse, bundan böyle kendisi için onun (o iyiliğin) on misli vardır!.." (Enam, 160) ayetiyle birlikte değerlendiren âlimler, bire on hesabıyla, Ramazan orucunun on avuç içi, altı gün Şevval orucunun da altmış güne karşılık olduğunu ve bu suretle tüm yılın oruçlu geçirilmiş sayılacağını söylemişlerdir. Bu altı günlük oruç peş peşe tu­tulabileceği gibi fasılalı olarak da tutulabilir.

Şaban ayının başlarında oruç tutmak: Sevgili Peygamberimizin Şaban ayının başlarında oruç tutmaya özen gösterdiği eşleri göre bildirilmiştir. Abdullah b. Ebû Kubeys, bu hususta Hz. Âişe'den şunları duyduğunu ifade etmiştir: "Rasûlullah'ın (s.a.v.) maksimum oruç tutmaktan hoşlandığı ay, Şaban ayı idi."[7] Haram aylarda oruç yakalamak: Bilindiği gibi haram aylar zilkade, zilhic­ce, muharrem ve receb aylarıdır. Hanefî mezhebine kadar bu aylardan her birinde perşembe, cuma ve cumartesi günlerine eşit getirerek üçer gün oruç yakalamak menduptur. Ayda üç gün, özellikle kamerî ayların 13, 14 ve 15. günleri oruç yetişmek: Hz. Aişe (r. anha), Peygamberimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in her aydan üç gün oruç tuttuğunu bildirmiştir. Ebü Zer (r.a )’ten söylenti edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Her ayda üç gün oruç tutacağın vakit, 13, 14 ve 15 nci günlerinde tut.”[8] Bu günlere, “eyyam-ı bıyz” (ayın dolunay olduğu beyaz günler) de­nir. Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak: Usame b. Zeyd (r.a.)’ten rivayet edildiğine tarafından; Hz. Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı. Kendisine bu günleri seçim etmesinin sebebi sorulunca : “İnsanların amelleri Allah Teâlâ’ya pazartesi ve perşembe günle­ri arz olunur.”[9] diye buyurdu. Davud (birli)’ın tuttuğu gibi oruç yakalamak: Beyhude oruçların en faziletlisi bir gün tutup bir gün tutmamak şeklindeki gün fazla tutulan oruçtur. Rasûlullah –sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “En erdemli oruç Davud (a.s) in tuttuğu oruçtur. Davud (a.s.) bir gün oruç miktar, bir gün tutmazdı.” Abdullah b. Ömer (ra); “Ben daha fazlasını tutabilirim” deyince, Hz. Pey­gamber “Bundan üstünü yoktur”[10] buyurmuştur.

c. Mekruh Oruçlar

a.Visal orucu tutmak: Ara vermeksizin, yani akşamdan iftar etmeksizin bir günün orucunu ertesi güne birleştirerek tutulan oruçtur ve mekruhtur.

b.Dehr (bütün yıl) oruç yetişmek: Bedenine hasar gelmesinden, vacip ve­ya müstehap bir hakkın heder olmasından korkması durumunda her gün defalarca, hiç ara vermeden oruç yetişmek, yılın tamamını veya çoğunu sırt sırta oruçlu devretmek mekruhtur. Sevgili Peygamberimiz, bedenin de insan üzerinde hakkı bulunduğunu şöyle bildirmektedir: "Doğrusu Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üstünde hakkı vardır. Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır."[11]

Ama bedenine bir hasar gelmesinden veya bir hakkın heder olmasından korkmayan kişinin bu şekilde oruç tutmasında bir mahzur yoktur.

c.Oruç tutmama ruhsatı verilenlerin kendilerini zorlamaları: Zorlanıp sıkıntıya düşmekten korkmaları halinde hasta, yolcu, hamile, emzikli kadınlar ve ihtiyar şahısların oruç tutmaları mekruhtur.

d.Şaban’ın son günlerinde oruç yetişmek: Ramazan’ı yerine getirmek niyetiyle Şaban ayının son günlerinde oruç yetişmek -evvelden devam edilmiyorsa- mekruhtur. Çünkü olan Ramazan ayına dinç girmektir. Bir hadis-i şerifte sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Şaban ayının ortasına gelindiğinde bundan böyle oruç tutma­yın."[12]

e.Âfâki olan hacıların Arefe günü oruç tutması: Hac ibadeti başladığında seferi olan, Mekke’ye dışarıdan gelen âfâkilerin, Kurban Bayramından bir gün önce yani Arefe günü Arafat’ta bulundukları süre içerisinde oruç tutmamaları sünnet olan bir davranıştır.

f.Sadece Aşûre günü oruç yetişmek: Sadece Muharrem ayının onuncu günü tutulan oruç yakalamak mekruhtur. Bu günde tutulan orucun mekruh olmaması için bir öncesi gün (Muharremin dokuzuncu günü) ya da bir sonrası gün (Muharremin on birinci günü) de oruç tutulmalıdır.

f.Sadece Cuma … günü oruç yakalamak: Oruç tutulacak bir güne denk gelmiyorsa Müslümanların Bayramı olan Cuma günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün önce ya da daha sonra oruç tutulursa bu takdirde mekruhluk ortadan kalkar. Mesela; Cuma günü oruç tutmak isteyen kimse, Perşembe ya da Cumartesi gününü de oruçlu olarak geçirirse, Cuma gününde tuttuğu oruç mekruh olmaz. Diğer dinlerin kutsal günlerinde, o dine mensup olanlar artı önemsenmiş ya da onlara saygısızlık üretilmiş olacağından oruç yetişmek mekruh görülmüştür. Cumartesi Yahudilerin, Pazar da Hristiyanların kutsal günleridir. Nevruz, mihrican gibi ulusal bayram günleri ile buna eş günlerde tutulan oruçlar mekruh değildir. (Bazı mezheplere tarafından bu günlerde de oruç tutmak mekruhtur.)

Günü belli olan bir beyhude oruç, mekruh bir güne rast geldiğinde nafile oruç tutulur. Meselâ Arefe günü Cuma gününe eşit gelse amaç o gün sevâp galip gelmek olduğu için bu oruç tutulmalıdır.

d. Haram Oruçlar

Tutulması herhangi bir sebepten nedeniyle haram kabul edilen oruçlar şunlardır:

Bayram günleri (Ramazan bayramının birinci günü, Kur­ban bayramının dört günü) Müslümanların bayram yaptığı anda, sevinçlerini paylaştıkları zamanlarda farz ya da nafile oruç yakalamak haramdır. Bugünlerde oruca gaye eden birey günahkâr olur, tuttuğu oruç da geçerli olmaz.

b.Şek günü oruç yetişmek: Ramazan ayının girip girmediğinin iyice tespit edilemediği Şaban’ın son günü olan şek gününde Ramazan orucu niyetiyle oruç yetişmek haramdır.

c.Kadının kocasından izinsiz nafile oruç tutması: Kocasının izin vermemesi halinde kadının nafile oruç tutması caiz olmaz. Bununla ilgili bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuş­tur: "Kocası yanında iken bayan, bir günlüğüne de olsa kocasından izin alma­dan (nafile) oruç tutmasın!"[13]

d.Kadınların hayız ve nifas hallerinde: Özel halleri devam ettiği sürece kadınların oruç tutmaları haramdır. Tut­salar bile oruçları geçerli olmaz. Bugünlerde tutmaları gerekip de bu sebeple tutamadıkları oruçları temizleme dönemine girdikten daha sonra gününe gün kaza ederler.

e.Ölüm tehlikesi söz konusu ise: Beceriksiz beslendikle­ri için ölmekten veya bir organlarının telef olmasından korkma durumunda bu şahısların oruç tutmaları haram olur.

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Savm, 5; Nesâî, Sıyâm, 13

[2] Tirmizî, Cihâd, 3

[3] Buhari, Savm 69

[4] Nesâi, Sıyam 83

[5] Ahmed b. Hanbel, V, 196

6 Tirmizî, Savm 52

7 Ebû Davud, Savm, 57

8 Buhari, Savm 56,58; Müslim, Sıyam 181

9 Ebû Davud, Savm 60

10 Müslim, Sıyam, 192,203

11 Buhârî, Ferâiz, 18

12 Ebû Davud,Savm,12; Tirmizî, Savm,38

13 Tirmizî, Savm, 172

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/orucun-cesitleri-safii-fikhi.html