Rahmân Suresi 30. ayeti ne anlatıyor? Rahmân Suresi 30. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Rahmân Suresi 30. Ayetinin Arapçası:

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahmân Suresi 30. Ayetinin Meali (Anlamı):

Öyleyse, ey halk ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

Rahmân Suresi 30. Ayetinin Tefsiri:

Yaratılmış bütün varlıklar fanîdir. Bâkî olan yalnızca Allah’tır. Bu sebeple yeryüzünde yaşamış ilk olarak sorumluluk sahibi varlıklar olan ırk ve cinler elde etmek üzere her şey değil olacaktır. Yalnızca ölümsüz büyüklük ve ikram sahibi Allah’ın zâtı bâkî kalacaktır. Şâir İsmâil Hilmi bu hakikati şöyle terennüm eder:

“Cihân ne şâha, ne şevket-meâba kalmıştır.

Serîr u tâc u hazâin türâba kalmıştır.

Sarîr-i hâmeden eflâke ser çeken fermân,

Kabir taşında küçülmüş kitâbe kalmıştır.”

“Bu dünya ne padişâha, ne de güçlü kuvvetli insanlara kalmıştır. Tüm tahtlar, taçlar ve hazineler toprak olup gitmiştir. Kalemin cızırtısıyla göklere yükselen yani herkesi hükmü altına alan padişâh fermanı, şimdi küçülmüş kabir taşında küçük bir kitâbe hâline dönüşmüştür.”

Anlatıldığına kadar zamanın hükümdarı müthiş bir saray yaptırır. En ünlü mimarların ve ustaların özenle inşa ettikleri bu sarayda hiçbir şey eksik bırakılmaz. Saray tepeden tırnağa, kapıdan çatıya mimarî incelik ve harikalarla doludur. Hükümdar, ilmine irfanına fazla bedel verdiği devrinin velilerinden birini bu saraya gösteri eder. İkram ve ihsanda bulunur. O Allah dostu saray hakkında hiçbir değerlendirmede bulunmaz. En son çıkarken hükümdar sabredemez ve:

“- Ey muhterem birey! Bu sarayı ben yaptırdım. Dünyanın en güzel saraylarından biri olmasını istedim. Büyük bir ihtimamla yaptırdığım bu saray hakkında bir us ifade etmeyecek misin? Bir şey söylemeyecek misin?” diye sorar.

O Allah dostu sağ eliyle sakalını sıvar, şöyle bir içi geçirir ve:

“Evet, sarayın her şeyi hoş. Hiçbir şey beceriksiz bırakılmamış. Fakat ne çare ama «Bekâsı değil!»” der.

Şu bir gerçektir ancak, Cenâb-ı Hakk’ın varlığı hiçbir şeye tabi değilken, yaratıkların varlığı O’na bağlıdır. Gökte ve yerde olan herkes tüm ihtiyaçlarını hem dilleriyle ayrıca de halleriyle O’ndan talep eder dururlar. Örneğin gökteki varlıklar O’ndan bağışlanma dilerken, yerdekiler de O’ndan keza rızık hem bağışlanma isterler.  Cenâb-ı Hak da sürekli surette onların ihtiyacı olan şeyleri yaratır, ihsan eder. Çünkü O her an yaratma halindedir. Her saniyede milyarlarca fiilî tecellîde bulunur. Yaratma-yok etme, sıhhat-rahatsızlık, izzet-zillet, rızk verme-mahrum etme, görev-azil, zenginlik ve sefalet gibi hallerin kimini getirir kimini götürür. Şâir bu ilâhî tecellî karşısındaki hayranlığını şöyle açıklama eder:

“Her lahzada bir cihân yaparsın,

Her anda bin âsuman yaparsın.” (Ziyâ Paşa)

Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), bu âyetin tefsirinde: “Bir günahı kusuruna bakmamak, bir sıkıntıyı kaldırmak , bir topluluğu yüceltip daha başkalrını alçaltmak O’nun işlerindendir” buyurmuştur. (İbn Mâce, Mukaddime 13) Sınırsız bir sebep ve hikmet teselsülü içinde ilâhî iradenin gerektirdiği şekilde bu işler durmadan icra edilir. O Kadar ki eğer Allah Teâlâ, bir an yaratıklarından alakasını kesecek olsa tümü değil olur gider. Bu sebeple kulun birincil vazifesi, kendini yaratan ve varlığını devam ettiren Rabbini azamet, soylu davranış ve keremine uygun tarzda tanımak ve O’na teslim olmaktır.

Sorumlu varlıklar olan insan ve cin topluluğuna hitaplar şöyle devam ediyor:

Rahmân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Rahmân Suresi 30. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/rahman-suresi-30-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html