Şafii mezhebine göre zekat kimlere verilir? Zekat verilmesinin şartları nelerdir?

“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ama fakirlere, miskinlere, zekât toplayan memurlara, müellefe-i kulûb’a (gönülleri İslam’a ısındırılacak olanlara), kölelere, borçlulara, Allah yolundakilere, (yolda kalmış) yolculara mahsustur. Allah en iyi bilendir ve hikmet sahibidir.”1

Âyet-i kerîme, zekâtın sekiz sınıfa dağıtılmasının gerekliliğine delâlet etmektedir. Burada yer alan sekiz sınıf insan, zekâtta ortaktır. Şafi mezhebine kadar bu sekiz sınıftan insanların bulunması muhtemel ise, toplanan ze­kâtın bunların hepsine ve her sınıftan da en düşük üç kişiye dağıtılması gerekir. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mez­heplerine kadar zekâtın sekiz sınıf aralarında eşit dağıtılması şart değildir, bu sekiz sınıftan sadece birine verilmesi caizdir. Bu fakihlere kadar zekâtın tamamı bir kişiye verilebileceği gibi, birkaç kişiye de paylaştırılabilir.

Kendilerine zekât verilecek kimseler şunlardır:

Fakirler: İhtiyaçlarını karşılayacak miktarda malı ve kazancı bulunmayan kişilerdir. Bu kişiler, ken­dilerine yetecek değin gıda, giyecek ve meskenden mahrum bulunurlar ve nafakalarını tedarik eden bir yakınları da bulunmayabilir. Miskinler: Aslî ihtiyacının tamamını karşılamaya yetecek miktarda mal veya kazanca sahip olamayan, gelirleri ihtiyaçlarını karşılamayan kimselerdir. Bakıma muhtaç yaşlılar, ameliyat olacak paraya sahip olmayan hastalar, tekerlekli sandalye alacak parası olmayan sakatlar ve düşkünler bu grup içinde kabul edilmiştir.

Yoksul ve miskine, ihtiyacını karşılayacak miktarda zekât verilir. Çalışacak gücü varsa iş aletlerini veya ticaret eşyasını temin etmesine yetecek arz­da zekât verilebilir. Evlilik için gerekli olan mehri veremeyecek durumda olan bir kişiye, evlenebilme­si için zekât verilebilir, geçimini zor tedarik eden yoksul bir kişinin kiradan kurtarılarak konut sahibi olması zeka sağlanabilir.

Zekât memurları: Zekâtın toplanıp dağıtılması ile ilgili her türlü işte atama bölge, İslâm Devleti tarafından görevlendirilen memurlardır. Devlet, bu kişilere toplanan zekât parasından sıradan maaş ödemesi yapar, topladıkları zekâttan muhakkak bir kısım vermez. Kalpleri İslam’a Isındırılacak Olanlar (Müellefe-i kulüb): Bunlar üç gruptur: a) Yeni Müslüman olmuş ve imanları henüz kuvvetlenmemiş olanlar. b) Yeni Müslüman olmasına rağmen çevrelerine etki yapabilecek kendi toplumunda asalet, mevki ve haysiyet sahibi olan müslümanlar. Ni­tekim Peygamberimiz (s.a.v.); Ebû Süfyân b. Harb, Zibrikan b. Bedr, Adî b. Hatim ve benzerlerine zekât vermiştir. c) Zekât verilmesi halinde kendi sınırlarında yer alan kâfirlere ve zekâtı engelleyenlere karşı, Müslüman idareciye muavin olan kimseler.

Bu kişilere zekât verilmesinin amacı, imanı kuvvetsiz olanların imanını takviye etmek, bir kısmının da kötülüğüne engel olmaktır. Peygamberimiz, Mekke’nin fethinde böyle kimselere zekâttan pay vermiştir.

Son iki maddede bulunan gruplara, Müslümanların askeri kuvvet ve kuvveti yeteri kadar bulunmadığı süre, zekât atamak söz konusu olabilir. Nitekim Hz. Ömer -radıyallahu anh-, halifeliği döneminde müellefe-i kulûba zekât vermemiştir. O, Müslümanların güçlendiğini, artık bu cins insanlara İslam’ın ihtiyacının kalmadığını söylemiştir.

Köleler ( Esirler) : Hürriyetine kavuşması amacıyla mümin köleye zekât verilir. Kölelikten kurtulmak maksadıyla efendisiyle sözleşme yapmasına karşın ödemeyi taahhüt ettiği paraya sahip olamadıklarında, müslüman kölelere zekâttan pay ayrılır. Bazı âlimlere kadar düşmanın esîr aldığı Müslüman esirler de bu grupta kabul edilmiştir. Borçlular: Borcun vâdesi geldiğinde borcunu ödeyemeyecek durumda olan kimselerdir. Bu kişiler üç gruptur: a) Meşrû ihtiyacını yerine getirmek üzere borç bölge kimse. b) Bir borçlunun borcuna kefil olan kimse. c) İki topluluğun arasını bulmak üzere diyet vb. ödemek gibi bir borcu üstlenmiş olan kimse. 7- Allah yolunda olanlar: Bunlar; Allah için savaşa hazırlanıp gıda, binek, silah vs. ihtiyaçlarını gideremediği için gazadan geri kalanlardır. Bunlara, varlıklı bile olsalar, cihad için gereksinim duydukları şeyleri tedarik edebilsinler ve kendilerine bir nevi takviye olsun diye zekâttan pay verilir.

Allah yolunda olanlar grubuna, gitmeye niyetlendiğinde farz haccını ya da umresini edâya yetecek miktarda yanında parası olmayanlarında da gireceği bildirilmiştir.

Bir Takım fakihlere göre Allah’a itaat ve hayır yolunda çalışıp İslâm’ı yaymak için diğer ülkelere dışarı giden davetçilere ve Allâh için ilim tahsil eden fakir talebelere de bu gruptan pay ayrılabilir.

Yolcular (Yolda kalanlar): Yolculuğu sırasında parası bitmiş olup bu nedenle yolda kalmış olan ve memleketine ulaşamayan kimselerdir. Mübâh bir amaçla sefere çıkanlara, istedikleri yere ulaşmalarına yetecek değin zekâttan pay verilebilir. Dinini, namusunu korumak, zalimin zulmünden kurtulmak nedeniyle Allâh için hicret eden yurdunu-yuvasını bırakmış olan kişiler de bu grup içinde kabul edilmiştir.

ŞAFİİ MEZHEBİ VE ŞAFİİ HAZRETLERİ

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu farzedilen İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonradan kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/safii-mezhebine-gore-zekat-kimlere-verilir.html