Târık Suresi 5. ayeti ne anlatıyor? Târık Suresi 5. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Târık Suresi 5. Ayetinin Arapçası:

فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ

Târık Suresi 5. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hangi şeyden yaratıldı, bir düşünsün insan!

Târık Suresi 5. Ayetinin Tefsiri:

Bitki olsun hayvan olsun tüm canlı varlıklar gibi insan da toprak ile sudan yaratılmıştır. Fakat insanın diğerlerinden koskocoman farklılığı ve üstünlüğü vardır. İnsanın dışındaki canlı varlıklar yaratılışlarını, açılış ve sonlarını düşünmekten yoksun iken insan tefekkür edebilme, düşünüp anlayabilme yeteneğiyle donatılmıştır. İşte âyet-i kerîmedeki “düşünsün” ifadesi, insanın yalnızca topraktan yaratılan maddî varlığına değil, düşünen ve anlayan ma’nevî varlığına dikkat çeker. İnsan, dünya gözüyle göremediği ve fakat var olduğu da en dürüst sözlü tarafından haber bahşedilen yandaki gözetleyici ve koruyucu karşısındaki acizliğini ve zayıflığını düşünmeli; gurur, gurur ve küstahlığa kapılmamalıdır. Bir taraftan değerli, bir de her tarafı kuşatılmış olduğu bilincini taşıyarak şuurlu ve maksatlı bir yaşam sürmeye çalışmalıdır. Daha önemlisi insan, kendisini önemsiz bir sudan yaratıp geliştirerek düşünen ve anlayan bir varlık düzeyine çıkaran Yüce Marifetli’nın yaratma, koruma ve peşine düşüp takip etme kudretinin büyüklüğünü tefekkür ederek tekrar dirilişin gayet kolay olduğu inancına ulaşmalı; kendi iradesiyle kalbinden ve ruhundan fışkıran bir gayretle samimiyetle Allah’a içten mânen yükselmeye çalışmalıdır.

İnsanın hangi şeyden yaratıldığı sorusuna, onun, اَلصُّلْبُ (sulb) ve اَلتَّرَٓائِبُ (terâib) arasından meydana çıkan اَلدَّافِقُ (dâfık) bir sudan yaratıldığı belirtilerek cevap verilir. Dökmek ve atmak anlamlarına gelen اَلدِّفْقُ (dıfk) kelimesinden türeyen اَلدَّافِقُ (dâfık), embriyonun oluşumuna açılış teşkil eden suyun vasfı olarak “dökülen ve atılan” mânasını taşımaktadır. Bu suyun dökülüşünde bir çaba, bir dakiklik, bir cesaret bulunmaktadır. Bu su, icra ettiği tayin bir tarafa bırakılarak dıştan bakıldığında göze güzel gelmeyen önemsiz bir su görünümündedir.

İnsanın yaratılışına açılış teşkil eden ve “meni, nutfe” diye isimlendirilen bu su, sulb ile terâib arasından çıkar. Sözlük anlamıyla katı, sert ve şiddetli anlamlarına gelen اَلصُّلْبُ (sulb) kelimesi, daha fazla omurgaya ve omurga bölgesine denilir. Burası, insan bedeninin zorlama ve kuvvetinin temelini teşkil eden bir bölgedir. اَلتَّرَٓائِبُ (terâib) ise göğüs, gerdanlık yeri, iki meme arası; kadının iki eli, iki ayağı, iki gözü, iki omuzu ile göğüs arası; göğüs bölgesinde dördü sağda dördü de solda olan sekiz kaburga kemiğinin kapsadığı kısım, göğüs kemiği, meme ve çevresindeki et gibi mânalar taşımaktadır. Şunu belirtelim ancak sulb ve terâib ayrıca erkek hem de kadının anatomisinde bulunmaktadır. Fakat burada kadının devreye sokulup sokulmadığı tartışmalıdır:

Sulbün erkekle, terâibin kadınla alakalı olduğu düşünülünce meninin sulbden, yumurtanın terâibden kaynaklanıp oluştuğu anlaşılması mümkün. Böylece her ikisinden kaynaklanan öbür sıvılar hakkında, erkeğinki öne alınarak “tek su” ifadesi kullanılmıştır.

Hem sulbün ayrıca de terâibin erkekle ilgili olduğu düşünülünce, erkeğin menisinin oluşma ve akışma alanı sözkonusudur oysa bu alanın sınırları bu iki kavramla çizilmiştir.

Üçüncü bir ihtimalle erkek ve kadının sulb ve terâibinden çıkan iki suyun birleşmiş haline göze çarpan edilmektedir. Bu olanak, bugünkü bilimsel araştırmalarla da desteklenmektedir.

Şüphesiz tüm varlığı yoktan var eden Allah Teâlâ, ölümünden sonradan insanı hayata döndürmeye kuşkusuz kâdirdir. İnsanın yaratılış biçimine bakıldığında onu ilk olarak yaratanın her tarafta geri döndürmeye, mahşer günü dirilterek huzuruna dikmeye ve kendi azamet, şiddet ve kudretini göstermeye kâdir olduğu kavranabilir. Allah Teâlâ’nın insanı yeniden dirilteceği o dehşetli gün, tüm sırların yoklanacağı, imtihan meydanına serilip Allah’a arzedileceği hesap günüdür. Bu hesap gününde kalplerde gizlenen niyetler, düşünülen kuytu şeyler; kin, haset, intikam, şehvet, sevgi, rahmet ve merhamet gibi olumlu olumsuz tüm duygular; namaz, oruç, hac ve zekât gibi emirlerin yerine getirilip getirmediği gibi durumlar birer birer ortaya serilecek, iyisi kötüsünden ayırdedilecek ve teker teker hesabı görülecektir. Böylece kuytu tutulan her fikir, kasıt ve duygu o gün ya kişinin yüzünde bir zînet bir süsleme, ya da kara bir kir olarak belirecektir. Bu durumda bundan böyle kişinin yüzünü karartacak şeyleri dar tutmaya ne gücü yeter ne de onlardan dolayı kendisini Allah Teâlâ’ya aleyhinde savunacak bir yardımcısı bulunur. Bu bakımdan o dehşetli günde insanın ortaya dökülen sırları yüz karartmayacak, güzel ve temiz sırlar ise; o kimse selîm bir kalple Mevlâsının huzuruna varmış ise ona ne mutlu! Değil eğer fâş olunan sırlar yüz karası olacak iğrenç şeyler ise kulun vay haline!

Bu gerçekleri hesap ederek insan, yaratılışına bakmalı da sulb ile terâib arası gibi bir kafes, bir geçit olan dünyada Marifetli’nın kendisine verdiği kuvvet, istidat ve kabiliyetleri kötü yollarda kullanmamalı, kendini nefsinin alçak arzularına kaptırmamalı, üstünde her zaman hazırlanmış bulunan bir bekçi bulunduğunu bilerek, sırların ortaya çıkacağı günde pak sırlarla Hakk’ın huzuruna varmak için lekesiz bir kalb-i selîm ile hareket etmeli, bu dünya geçidinde zorluklara göğüs gererek bu cilt kafesinden kamil iman ve sâlih amellerle Allah’a gitmeye gayret etmelidir. Bunun için de Kur’an’ın verdiği haberlerin gerçekleğine ve bunların asla şaka olmadığına tam anlamıyla inanarak, onun gösterdiği yolda yürümelidir:

Târık Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Târık Suresi 5. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/tarik-suresi-5-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html