Vâkıa Suresi 45. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 45. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Vâkıa Suresi 45. Ayetinin Arapçası:

اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ

Vâkıa Suresi 45. Ayetinin Meali (Anlamı):

Çünkü onlar, dünyadayken hiçbir ahlâkî endişe taşımadan nimet ve sefahat içinde şımarıyorlardı.

Vâkıa Suresi 45. Ayetinin Tefsiri:

Uğursuz, dertli ve kötü kimseler olan “ashâb-ı şimâl”in öte dünyada karşılaşacakları fecî âkıbet şu şekilde haber verilir:

  سَمُومٌ (semûm): Vücudun ve derinin gözeneklerinden içeriye doğru giren, iliklere ve beyinlere değin işleyen zehirli, sıcak, kavurucu bir alev.

  حَم۪يمٌ  (hamîm): Harareti en ileri dereceye ulaşmış kaynar su. O kavurucu alev cehennemliklerin bedenlerini ve ciğerlerini yakacağı süre, onlar bu kaynamış suya koşacaklardır. Tıpkı, yangından, o yangını söndürmek için suya koşanlar gibi. Fakat oraya varınca suyun son derece sıcak ve kaynamış olduğunu göreceklerdir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Onlara, içince bağırsaklarını paramparça eden kaynar sudan içirilir.” (Muhammed 47/15)

  يَحْمُومٌ (yahmûm): Cehennemin simsiyah dumanı. Kömür veya kurum gibi kararıp duran sisli boğucu bir gölge. Bu, serinlik ve huzur veren bir gölge yok, brülör ateşin kara dumanıdır. Buna “gölge” denilmesi, kâfirlerle dalga geçmek içindir. Onlar aşırı sıcaktan bu gölgeye sığınmaya çalışacaklar, fakat sığındıkları vakit bunun gölge yok, simsiyah kavurucu cehennem dumanı olduğunu göreceklerdir. Bu gölgeyle ilgili şöyle buyrulur:

“Kıyamet günü inkârcılara şöyle denir: “Haydi, yalan saydığınız o azaba içten gidin! Üç sütun hâlinde yükselen o kapkara cehennem dumanının gölgesine girin!” Bir gölge ama ne serinlik verir, ne de alevden korur. O ateş, saraylar büyüklüğünde kıvılcımlar fırlatır; sarı erkek deve sürüleri gibi dağılan kıvılcımlar. Gerçeği yalanlayanların o gün vay haline!” (Murselât 77/29-34)

  Yiyecekleri zakkûm olacaktır. (bk. Sâffât 37/64-65) O son derece fena, acı ve berbat yiyecekle karınlarını tıka basa dolduracaklar, üstüne de tarifi imkansız derecede kaynar cehennem suyundan içeceklerdir. Yalnız bu içme basmakalıp bir su içme şeklinde olmayacak; susama hastalığına tutulmuş develerin içtiği gibi içeceklerdir. اَلْه۪يمُ (hîm), hastalığı sebebiyle delirmiş gibi su içen, içtikçe suya kanmayan susuz develer anlamında bir kelimedir. Lakin içtikleri bu su o bedbahtları kandırmayacak, hararetlerini daha da artıracaktır.

Bahsedilen kişilerin böyle feci bir âkıbete uğramalarının sebebi şudur:

Birincisi; sahip oldukları nimetlerin şükrünü yerine getirecek yerde nankörlük etmek ve bunlarla şımarmak, lüks ve nefsânî hayata dalıp Allah’ı unutmak.

İkincisi; büyük günah üstünde tutturmak. Bu, en büyük günah olarak tanıdık şirk ve küfürdür. Diğer bütün günahlar, defalarca bundan kaynaklanmaktadır.

Üçüncüsü; öldükten daha sonra her yerde dirilişi ve âhiret hayatını inkâr etmek.

Halbuki şu heybetli delillere hafıza ve seziş nazarıyla bakılacak olsa, Allah’ın varlığı, birliği, baki kudreti ve âhiretin varlığı gibi gerçekleri anlayıp benimsemek ve tam bir açık sözlülük ve teslimiyet içinde Hakk’a kulluğa yönelmek hiç de şiddet olmayacaktır:

Vâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Vâkıa Suresi 45. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/vakia-suresi-45-ayet-meali-arapca-yazilisi-anlami-ve-tefsiri.html