Peygamber Efendimizin (s.a.v) yenen yemekte kusur aramamak gerektiği ile ilgili hadisler...

Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yemekte hiçbir zaman hata aramazdı. İştahı varsa yer, canı çekmiyorsa yemezdi.  (Buhârî, Menâkıb 23; Et`ime 21; Müslim, Eşribe 187, 188. Keza bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 13; Tirmizî, Birr 84)

Bir sonraki hadisle birlikte açıklanacaktır.

Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün Peygamber aleyhisselâm konut halkından ekmekle birlikte yiyeceği bir katık istedi. Onlar da:

- Evde sirkeden başka bir şey yok, dediler.

Resûl-i Ekrem onu getirmelerini söyledi. Sonra da:

- “Sirke ne hoş katık; sirke ne güzel katık!” diyerek yemeğini yemeye başladı. (Müslim, Eşribe 167-169. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 39; Tirmizî, Et`ime 35; İbni Mâce, Et`ime 33)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Sahîh-i Müslim’deki bir rivayetten öğrendiğimize tarafından (Eşribe 169), bir gün Efendimiz genç sahâbîsi Câbir İbni Abdullah’ın evine uğramıştı. Câbir, babası Abdullah İbni Amr İbni Harâm’ın Uhud Gazvesi’nde şehid düşmesinden daha sonra yedi ya da dokuz kız kardeşini geçindirmek zorunda kaldığı, bu hususta hiçbir fedakârlıktan kaçınmadığı için Efendimiz onu fazla severdi. Bu genç sahâbîsine bir ikramda bulunmak istedi. Onun elinden tutarak hanımlarından birinin evine uğradı ve gıda bir şeyler istedi. Hizmetçi önlerine hurma yaprağından üretilmiş bir sofra serdikten daha sonra üç parça ekmek getirdi. Efendimiz ekmeğin birini kendi önüne, diğerini Câbir’in önüne koydu. Üçüncü parçayı da arasında taksim ettikten sonra:

- “Ekmekle yiyeceğimiz bir katık değil mu?” diye sordu.

- Hayır; lakin biraz sirke var, dediler. O vakit Efendimiz:

- “Getirin onu, sirke ne hoş katıktır” buyurdu.

Peygamber Efendimiz’in, onun konut halkının ve sahâbîlerinin son derece sade bir hayatları vardı. Allah’ın Resûlü, eline geçen bir nimeti fakir müslümanlarla paylaştığı, özellikle Mescid-i Nebevî’de yatıp kalkan ehl-i Suffe dediğimiz müslümanların geçimini sağladığı için birçok vakit elinde ve evinde pozitif bir şey bulunmazdı. Onlar kendilerinden çok başkalarını düşündükleri, din uğrunda fedakârlığı ön planda tuttukları için yemeye içmeye pozitif yük vermezlerdi. bununla birlikte hali vakti iyi, sofrası daha zengin müslümanlar da yok değildi.

Resûlullah Efendimiz lüzum içinde bulundukları şartların etkisiyle, gerekse dünyaya fazla siklet vermemesi sebebiyle, yemekleri beğenmezlik etmezdi. Hiçbir vakit bu eksik pişmiş, bu çok pişmiş demezdi. Bu tuzlu olmuş, buna tuz atılmamış diye hata aramazdı. Yemekte hata aramanın onu yapanı üzüp gönlünü inciteceğini bilirdi. Birini kırıp zarar vermek ise Resûlullah Efendimiz’in en fazla sakındığı bir şeydi.

Hanımlar ve ahçılar yemeklerinin mükemmel olmasını ve onu yiyenlerin beğenmesini açlık ederler. Ama insanın her hali bir olmaz. Bir şeye üzülen veya rahatsız olan kimseler, dikkatlerinin dağılması nedeniyle hata edebilirler; hatta yemeği yakabilir ya da sanki kusurlara gönülsüzce meydan verebilirler. Bu gibi durumlarda Peygamber Efendimiz’i misal alarak bağışlayıcı almak ve yemekteki kusuru bir şakayla geçiştirmek en hoş davranıştır.

Bir Takım kimselerin yemek seçmesi, bir kısım yemekleri yiyip bir kısmından hoşlanmaması esasen hoş bir şey değildir. Ne var ama bu tutum, daha çok bir mizaç ve tabiat meselesidir. Onların bu tavrını başkalaştırmak şiddet olduğu için alışkanlıklarını alışılagelmiş karşılamalıdır. Şüphesiz onlar da beğenmedikleri bir yemek yemek aleyhinde kırıcı davranmamalı, kendi özel kusurlarını göz ardı etmemelidir.

Câbir İbni Abdullah’ın: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sirke ne hoş katıktır, buyurduğunu duyduğum günden beri sirkeyi severim” demesi; bu rivayeti Câbir’den öğrenen tâbiîn muhaddislerinden Talha İbni Nâfi`in de: “Ben bu hadisi Câbir’den işiteli beri sirkeyi severim” demesi (Müslim, Eşribe 167), Peygamber aleyhisselâm’ın sevdiğini sevme, onun huylarını kabul etme konusunda bizim için ne güzel örnektir.

Hadislerden Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir?
Peygamber Efendimiz mütevâzi bir insan olduğu için yemekte kusur aramazdı. Canı çekiyorsa yer, çekmiyorsa yemezdi. Yemeği hoşlanmamak kibirden, lükse ve israfa düşkünlükten kaynaklanan kötü bir huydur. Sofraya getirilen yemek yemek ne kadar sade olursa olsun, Allah’ın bir ihsânı olduğunu düşünerek şükretmeli ve yemek yemek hakkında iyi sözler söylemelidir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/yemege-kusur-bulmak-ile-ilgili-hadisler.html