Hadisi şerifi nasıl anlamalıyız? Hadisi şeriften çıkarmamız gereken dersler nelerdir?

Ebû Zer radıyallahu anh’den söylenti edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ebû Zer! Senin gerçekten kuvvetsiz olduğunu görüyorum. Kendim için ne istiyorsam senin için de onu isterim. İki kişiye bile olsa sakın başkan olma! Yetim malına da idare yapma!” (Müslim, İmâre 17. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 4; Nesâî, Vesâyâ 10)

Tekrar Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:

- Yâ Resûlallah! Beni vali tayin etmez misin? demiştim.

Eliyle omuzuma vurarak şöyle buyurdu:

- “Ebû Zer! Sen kuvvetsiz bir adamsın. İstediğin devir ise bir emanettir. Bu emaneti ehil olarak alan ve üzerine düşeni yapanlar müstesna, doğrusu bu devir kıyamet gününde bir alçaklık ve pişmanlıktır.” (Müslim, İmâret 16)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Siz memuriyet alma konusunda böylece istekli davranacaksınız. Halbuki o yanıp tutuştuğunuz ödev, kıyamet gününde bir vicdan azabı sebebi olacaktır.” (Buhârî, Ahkâm 7. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’beygir 39, Kudât 5)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Yukarıdaki üç hadiste Peygamber Efendimiz’in devlet görevine, özellikle de yöneticiliğe hevesli olmayı  doğru bulmadığı görülmektedir.

Hadislerden birincil ikisi, 62 numaralı hadiste tercüme-i hâlini okuduğumuz Ebû Zer el-Gıfârî radıyallahu anh ile ilgilidir. Ebû Zer el-Gıfârî’yi, çok mütevâzî oluşu, açık kalpliliği ve dürüst bildiğini söylemekten çekinmeyen tabiatı sebebiyle Resûl-i Ekrem Efendimiz o kadar severdi. Bir defasında onun hakkında “Şu gök kubbenin aşağıda ve yeryüzünün üzerinde Ebû Zer’den daha içten sözlü kimse yoktur” buyurmuştu (Tirmizî, Menâkıb, 35; İbn Mâce, Mukaddime, 11). Ara Sıra kendisine adıyla hitap ederek nasihatlerde yer alan Peygamber Efendimiz, Ebû Zerr’e, valilik gibi manâlı memuriyetler bir yandan, iki kişiye bile başkanlık yapmamasını, dahası babasız malına velî, öteki bir ifadeyle mütevellî olmamasını tavsiye etmiştir. Yöneticiliğin, altından kalkılması baskı ilâhî bir itimat olduğunu, onu oysa yöneticiliğe meyilli insanların başarabileceğini söylemiş, üstesinden gelemeyecekler için idareciliğin kıyamet günü bir rezillik, pişmanlık ve perişanlık olacağını bildirmiştir.

Burada anlaşılması zorlama gibi görünen husus, kendisi tüm memurların, yöneticilerin ve valilerin üzerinde bir âmir ve bir devlet başkanı iken Peygamber aleyhisselâm’ın Ebû Zerr’e idareci olmamayı tavsiye etmesidir. Resûlullah Efendimiz Ebû Zerr’in huyunu, karakterini, daha açık bir ifadeyle onun aşırı zühdünü, dünyaya hiç değer vermemesini iyi biliyordu. Ona “Sen çelimsiz bir adamsın” diye buyururken, valiliğin gerektirdiği bir takım özelliklerin onda bulunmadığına muhabere ediyordu. Nitekim Ebû Zer hazretleri Peygamber Efendimiz’in vefatından sonradan, diğer sahâbîlerin tersine, zekâtı verilmiş bile olsa, gereklilik fazlası malın biriktirilmeyip Allah yolunda harcanması gerektiğini savunmuştur. Bu kanaatte olan birisi, yönettiği kimselerin malını, mülkünü nasıl koruyabilir? Oluşturacağı görevin özelliklerini taşımayan, kendilerini ya da mallarını yöneticilik edeceği kişileri, gelebilecek her türlü zarardan koruyacak güçte ve liyâkatte bulunmayan kimselerin böyle zor işlere tâlip olması, ayrıca kendileri için ayrıca de yöneteceği millet için üstünlük yerine zarar getirir.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Zer’e kendisini misâl olarak gösterirken, seni fazla severim, kendim için istediğimi senin için de isterim, olur ya Allah Teâlâ bana takviye edip desteklemeseydi, açıkçası ben de bu işin altından kalkamazdım. Onun için sen idare isteme, iki kişiye başkan olmayı, hatta bir yetimin malını yöneticilik etmeyi bile istek etme, aramak istemiştir.

Bir kimse, lâyık olmadığı ve üstesinden gelecek yeteneği bulunmadığı bir göreve tâlip olmadan önce, Resûlullah Efendimiz’in haber verdiği kıyamet günündeki acı sonu, rezilliği ve pişmanlığı iyi düşünmelidir. Fâni dünyanın iki günlük sultanlığı için âhiretin bitip tükenmeyen rezilliğini göze almak nasıl bir akıldır?

İyi ve âdil bir idarecinin kıyamet gününde Cenâb-ı Hakk’ın arşının gölgesinde barınacak yedi bahtiyardan biri olacağı da unutulmamalıdır. Üstesinden gelip gelemeyeceğini düşünmeden memuriyet alma hırsıyla yanıp tutuşan kimselerin bulunduğu bir zamanda, görevini çok iyi bir şekilde yapacağı bilinenlerin yöneticilikten görevinden kaçınmaları içten değildir. Hatta kendisine teklif edilen böyle bir görevi elde etmek, yerine kadar bir zarûrettir.

676 numaralı hadiste, kıymetli insanların uygun olmayan isteklerini geri çevirirken, onları kırmamaya dikkatli olmak gerektiği o kadar hoş bir ifadeyle belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz kendisinden devir isteyen Ebû Zerr’in, bu görevi insanlara hizmet etmek için özlem ettiğini bildiği dek, onun yapısının ve mizacının idareciliğe elverişli olmadığını da biliyordu. Lakin bu gönül adamını, bazılarına yaptığı gibi sert bir ifadeyle geri çeviremezdi. Ona “Kendim için ne istiyorsam senin için de onu isterim” diyerek devlet hizmeti yapamayacağını tatlı bir üslûpla hatırlattı.

Konu, önemi sebebiyle, bir sonraki bahiste yeniden ele alınacaktır.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir? Devlet memurluğu isteyen kimse bu göreve devir edilmemelidir. Idare görevi yapamayacağını haberdar olan kimse, bu işe katiyen tâlip olmamalıdır. Devlet memurluğuna tahsis edilen kimse, görevinin sorumluluğunu iyi bilmeli ve görevine katiyen ihânet etmemelidir. Devlet kademelerinden birinde ödev bölge ve görevini hakkıyla yapan kimselerin mânevî mükâfatı böylece büyüktür. Üstesinden gelemeyeceği bir idarecilik görevini bölge kimse, âhirette bin pişman olacaktır. Yetim malını gereği gibi korumak, son derece kıymetli bir hizmet ve insana büyük sevap kazandıran bir hayırdır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

İslam Hukukuna Kadar Yönetici ile Yönetilen İlişkisi Nasıl Olmalıdır?

Yöneticilerin uzak durması gereken 5 kusur

"Yöneticilerin En Kötüsü, İdaresi Altındaki İnsanlara Karşısında Katı ve Barbar Davrananlardır” Hadisi

Kaynak: www.islamveihsan.com URL: https://www.islamveihsan.com/yetim-malina-da-yoneticilik-yapma-hadisi.html